İntiharın Eşiğinde İstanbul

o gün gecenin en karanlık saatinde
en ağır şizofrendi iskele
dalgalar sarhoş
şarabın bile tadı
yokluğunun buruk lezzeti ki dudaklarımda

dilleri dönmüyor ayyaş bütün gemiler
gariban bir kayıkçı sızmış
zenginliğinin tek göstergesi o teknede

yakamozlar dolduruyorum tabağıma şimdilerde
meze niyetine....
saçı sakalına karışmış evsiz bir
vapur kör bir ustura gibi
bileklerini kesiyor o dilenci marmaranın

bir intiharın eşiğinde bu gece
istanbul...l
çıkmış köprü üstünde
küfürler savuruyor
arsızca üstündekilere..

sana sesleniyorum
barlar sokağında üzerine atlayıp katlediyor
yaşlı yosmanın geceden kalma kahkahaları

arnavut kaldırımları sayıyorum
ayaklarını öpenlerin hepsini bağrına çalıyorum
denizin...
kancık bir kurşun yemiş gibi
inliyor ciğerlerim
kadehime denizin kanını dolduruyorum
bileklerinden akan
ve öyle içiyorum bu gece

kulaklarımda sevdalı zamanlarından kalan
sesler
bir bir çıkarıyorum hepsini
öpüyorum şehvetle

barajlar kuruyorum gözlerime
biriktiriyorum senin için
dökmüyorum toprağın buruşmuş çatlak tenine

parmaklarının değdiği
her yeri
işgal ediyorum dikenli teller döşüyorum
girmesin başka hiç bir sevda
ve üzerine basmasın diye.....

ayaklarım mağrur birer devrimci edasında
şimdi..
koşmak istiyor
özgürlüğün en tazesi ile...

saçlarını yerleştirdim istanbulun
oyuncak sepetindeki başka bir güzele
sen kokuyor artık
istanbul bile....

ertankorkuç
ondokuzaralıkikibinon

Bu Şaire Mesaj Yolla

Okunma Sayısı : 146
Tarih : 7.10.2011
(0)