Ahmet Kara
Babama
Babama
Öyle bıkmışım ki...
Her şeyden...Kendimden
Tutunmak gerekiyordu hayata
Ama sensiz
Çok zor...
Sabahın. dördü beşi
Ayaktasın,
Kaptırmamak için o günkü kazancını,
Koşuyorsun,nefessiz...
Eli boş dönüyorsun sonra
Bomboş bakıyor gözlerin,
Tavandaki çatlağa.
Elin giderken cebine; titriyor
Ağır çekimde izliyorum;
Önce Hitit Güneşi,
Sonra kırmızı zemin üzerinde,
Maltepe yazısı,
Alırken dudaklarının arasına,
Yüzün titriyor
Ben karşındayım,
Bir nefes çektin,
Okyanusların derinliklerinden,
Dev dalgalar alıp götürüyor,
Umudumuzu ve tüm hayallerimizi,
Duman savrulurken,
Bin takla atıyor,
Anksiyete nöbetlerin
Ve sonra
Göz göze geliyoruz
İkimizin bakışları
Anlamsız ve çaresiz
Bir parça ekmek,
İki yudum çay,
Kalkıp gittin.
Gitmelerine alışamadım,
Her gidişin, bin mil ötesiydi Kafdağının
-
Üniversitedeyim
Babam gelmiş
Bazıları gibi sarılamıyoruz
Uzaktan uzağa;
''Hoşgeldin baba''
''Nasılsın oğlum''
Uzun süre bakışamıyoruz
Oturuyoruz lokantaya,
Sonradan öğreniyorum;
Neden iki kebap söylemediğini
Ve kahroluyorum.
Yine gidiyorsun,
Ben yine sensiz
Haykırmak istiyorum arkandan;
''Gitme...''
Karabasanlar çöküyor üzerime,
Bağıramıyorum...
Kavurucu bir Temmuz sabahı,
Uyandırmak için seni,
Çıkıyorum merdivenleri,
Gülümseyerek,
Geliyorum yanıbaşına,
Yavaş, yavaş,
''Uyan baba...Uyan...''
Ta derinden içimden bir şeyler kopuyor,
Yüzüm sapsarı,
Dilim lal,
Ayaklarım kilitli,
Bedenim donuk,
Bu son gidişindi,
Gözlerin açık gitmiştin,
İlk kez ardına bakmadan.
Hani söz vermiştik;
Oturacaktık bir banka:
Uzun uzun konuşacak,
Ve bakışacaktık.
Sen bana nasihat edecek,
Ben de tutacaktım.
Yeryüzü bütün genişliğine rağmen,
Dar gelmişti bana...
-
Ama,
Senin adına seviniyorum biliyor musun?
Kurtuldun dünyanın iki yüzlülüğünden,
İyilik yaptın diye;
Aşağılanmıyorsun...
Sokaktaki çocuğun başını okşadın diye;
Yanlış anlaşılmıyorsun...
Peygamberin ismini anınca;
İrticayı hortlatmıyorsun...
Esir kamplarında bile görülmeyen eziyetlere katlanan,
Tek amaçları; izzetlerini korumak olan,
Başlarımızı öne eğdiren,
Bütün erkeklerimizden daha erkek,
Gözyaşları arş-ı alayı inleten,
Bacılarımızın iniltilerini,
Duymuyorsun...
-
Memlekete gittiğimde;
Bir sana,bir de arkadaşlarına uğruyorum.
Senden konuştukça,
Ruhum yeşeriyor...
Ve sonra
Köşeme çekiliyorum
Fotoğrafına odaklanıyorum
Öylece kalıyorum.
Parkinsonvari
Ve Histerik.
--
Babalar gününde ne istersin?
Karanfil,lale,sümbül,menekşe mi?
Ben ne istediğini biliyorum galiba:
Beni ve torunlarını.
Biliyorum;
Ancak onların kokusu,
Dindirecek,kaygılarını.
Biliyor musun?
Onlara hep seni anlatıyorum;
Seni anlattıkça,
Gözlerinin içleri gülüyor,
Kavuşamamanın acısıyla,
Onlar güldükçe,
Bir başka oluyorum,
Her şeyi bırakıp;
Koşmak istiyorum sana;
Durmadan...
Ve sonra...
İrkiliyorum..
Tutunmak gerekiyordu,hayata
-
Anlaştığımız gibi:
Sakın bir yere kaybolma!
Sonra bozuşuruz
Babalar gününde,
Sana,
Dünyanın,
En güzel iki çiçeğini getireceğim:
Biri Muhammed... Biri Asude.
Ahmet Kara
Bu şiir toplam 550 kez okundu.
1.06.2008