YALÇIN GÜLER (aydınlıkukala)
tükeniş günlerine dair
Gittiğin o gün,
Varlık ve yokluklar ötesindeydim.
Haydi dedim yüreğim
Yürüyelim sokağından
Bir de sen bak camlarına.
Her şey rüya mıydı bilmem sevgili.
Gölgem ayrı ayrı yürüdü benden.
Defalarca gittim
Hani var ya, aynı parka.
Defalarca sordu mavi gömlekli garsona.
Hüzünlü gözlerinin mavi tenhalığıyla.
Kızıl saçlarından başladım tarifsizliğini anlatmaya.
İnanmazsın ama
Herkese sordum.
Öyle sürgün , düşünce korularında.
Gittiğin o gün ellerimle yoklamıştım kendimi.
Bulamadım
Yüreğim yolların sabır taşında.
Otobüslere bindim,
Ara sokaklarında aradım seni hüzün şehrinin
Seni olmadığın şehirlerde kaybedip durdum.
Yüreğimden sızıyordun,
Ayaklarımı toplayamadım garlardan.
Gittiğin o gün,
Tek ve bir şey olmadı hayat.
Şehir,hayat,parklar,yaşamak…
Duruvermiş işte olmadığın bir ırmak,
İşte durdu gönlümdeki bön saat.
Caddeleri yel almış,
Gerisini sayma at.
Gittiğin o gün,
Dudağımdaki sayhasın,
Harflerin kıymık gibi geçer boğazıma.
Gittiğin o gün ellerimim dökmüşüm.
Ecel gibi vuruyorsun bağrıma.
Sen mavi bakkal , köşedeki saat..
Gördünüz mü onu…
Hani soluk benizli,hani kurşuni gözlü..
Hani var ya.
Yüreğimdedir iki hançeri ayrılığın,
Yokluğun ve
Talihsiz sevdam.
Gittiğin o gün,
Mendillerde kalmış bütün dualar..
Yüreğimi yoklamış bütün ağıtlar
İntiharı beklemiş bütün zambaklar,
Tavşanlara dost olmuş tüm canavarlar.
Azrail’in aldığı can değil
Figan olmuş.
Bir bana düşman olmuş bütün tanrılar.
Kirlenmiş bir ağıtla düştüm elinden.
Çok eski bir masalı
Duydum yeniden.
Gözlerine rehn olmuş bir kuş ürküntüsüyüm.
Silmedim gözlerini o eski resimlerden.
Dualarım sanaymış,Tanrı da küskün…
Sokağının başında dağılmış ,sürgün…
Ellerimle kurduğum dar ağacına,
Kendimi saçlarınla astığım günün
İki yanında kanayan gülsün.
Şehrin put yapıcısını aradım durdum.
Hayaline yontulup yok olmak için.
Bulamadım…
Olmadığın yerler yok olduğu için
Ardına dökülen heykellerim için
Bulamadım senden bir tanrı yaratan
Bulamadım ayrılığı yaratan tanrı için .
Ruhundan bir mabed yapmak için.
Sokaklara koştum…
Camilere sığındım.
Nasıl da zalimmişsin,
İçme diyordun ya içemiyorum.
Bütün meyhaneler toplanıp gitmiş ardınsıra.
Yüreğime küller bastım senin yerine.
Gittiğin o gün
Saçlarından yaptığım urganla,
Yüreğimi kırdığım tutanakta,
Kaç ilmek attım bilmem ayrılığa.
Yağmurların önünde
Kerelerce astım kendimi.
Suçum , ölümden daha acı bir ceza.
Azrail’de kalmamış vefa.
Ne mey ne şişe ne bu gökyüzü…
Aldırmıyorum işte yaşlılık uykusuna.
Aldırmıyorum işte dökülen kollarıma.
Aldırmıyorum işte kefensiz çocuklara.
Gittiğin o gün , bu gün….
Günlerce ağladım
Defalarca vuruldum alnımdan,
Sen bakarken ay aydınlık olan alnımdan.
Sen gülerken mavera olan alnımdan.
Başladı ı gece bekle ki gelsin sabah,
Doğdu mu aydınlık bekle ki olsun akşam.
Sensiz ışıyan lanet aydınlık korsan.
Sensizliği yaşatan karanlığı bir tutsam…
Gittiğin o gün
Geri kalan yanımla,
Bakışlarını toplamıştım garlardan.
Yüreği olmayan yanım
O gün bu gündür yarım.
Sana diyemedim ama.
Gittiğin günden beri iki elim yağmura.
Sahan demedim hiç ama.
Gittiğin günden beri iki elim Allah’a…
Ağaçlar
Menekşeler
Mutlu yuvalar
Uzayıp giden yollar
İçimden hasreti götüren yollar
Umutsuzluğumla beslenen
Kıvrımlı yollar.
Kahrolsun
Bırakılmaktan yapılma bütün adamlar.
Kahrolsun mavi gökyüzü
Şarkılar….
Sensiz ıslatan yağmurlar.
Simitçiler
Polisler
İmamlar
Doktorlar, doktorlar, doktorlar..
İçimdeki intiharı söken doktorlar.
Acını ilaçlarla dindiren doktorlar.
Kahrolsun sensiz geçen bütün zamanlar.
Kahrolsun arsız şehir,
İçimdeki son bahar.
Yalçın güler
14.05.1999 14:00
20.06.1999 04:50
21.06.1999 22:00
Bu şiir toplam 657 kez okundu.
30.06.2007 18:27:44