Mustafa KAYA (mustafakaya)
A...harfi ile düşünmek
A harfi ile konuşmak
Akıl sahibi biri konuşuyordu
Ağarmış göğün altında
Aşkın da bir dikeni var diyordu
Anladı anlamadı dinleyenler
Akarsu tatlı su değil mi ?
Arılar iğnelerini çekmiş hazırlar saldırıya
Ağaçlar döküyormuş açtığı çiçekleri
Ağlayışları sokaklara taşıyormuş
Aramadı diye kırmadığını bırakmadı
Avcı gün boyu neyi vuracağını hatırlamadı
Anarşi dedikleri fotoğrafı kendileri çekmişler
Acılar çoğaldıkça mı anlıyordu
Açtı ağzını yummadı gözlerini
Aralıksız yağmura söylenmeyi söylememeli insan
Açı dik olunca kolaydı ama hangi köşesi
Aslında uzaktı aşk ona
Aylardan kasım yokuş yukarı tırmanıyorum
Ahşap evin içinde yaşardık ne oldu ?
Aç oku anlamadan değil
Aramızda pekala söz olur
Atlattıkça atlatıldı bunu geç öğrendi
Ayrılıkçı örgütler kartını oynamasını iyi biliyor batı
Ağırlaştırılmış hapis cezası biçtiler ülkesine
Asla yenilmiş yitik ve mağrur görmedi kendisini
Anlaşılan kurumuş ve kırılmış dal gibiydi bakışları
Ayak seslerimi metruk sokaklar tanır
Ağzı açık kaldı her şey sustu saat durdu
Aralıksız bir çığlığa dönüşüyordum
Ansızın belirir ışıkları sönmüş bir gemi
Ay ışığında bir çöl gibi
Arkadaşına ,gözlerini bende unuttu diyordu
Anlatamam taşı yutmaktan farksız bu
Avuçlayıp çıkarmak istiyorum öpmek için kalbini
Ayrılmayacaktı kendine yakın hissettiği sokaklardan
Apaçık inkar bir yok oluş ruhu
Aslında çocukluğu kalmamış çocuklardı taş atan
Açlık ölümler yaşatırken kimse adına ölemezdi
Ağırdan okuyordu şafağın sökmediği gecelerde
Aldatılmışlar hep büyük harflerle konuşuyorlar
Aştı o gece kahkahalarını
Az kaldı , benliklerini ele geçiren nefretlerinden vaz geçmeye
Aydınlanınca kalpleri birdenbire büyüdüklerini fark ettiler
Adını koyamadığı tedirgin gölgeler gibi yaşıyorlar
Az sonra tıka basa dolu bir otobüs alacak beni
Az buz değil kalabalıkların günü başlıyor
Ağrılarım , fırtına sonrası kıyıya savrulan enkaza benziyor
Aç ağzını bakim diyor yağmurlu güz göğü
Affetmeyi nereden bilecek ölüler
Aranıp durur insan kabirlerde kaybettiği için Rabb’ini
Avuçlarını göğe doğru uzatıyordu yeni günün eşiğinde
Azalmıştı yıldızlar
Asıl mesele yeniden insanlaşmak
Açıklayabilir mi ? sonsuz parçalanmayı hayatı ve sonrasını
Anlık sürgünler yaşar insan
Aynı dar çember içinde
Avazı çıktığı kadar seviyordu kuşlar kadar özgür
Alnımıza dokunmak istemeyen mutluluklar teğet geçti
Aniden bakışlarını yerden kaldırdı bana baktı
Azımsanmayacak korkumu saklayamadım
Aslanların vahşi kahkahalarıyla doluydu belgesel film
Abartılı bir düş tü çabuk sonlandı bu yüzden
Aldırış etmedim yeryüzünün yalanlarına
Ağır ağır yol alıyor yokuş yukarı tırmanan tren
Alışamadım uykulu güneşe
Al beni serin ve karanlık geceden zedelenmişim
Asmadım içi boş diye çerçeveyi
Art arda kapılar boşluğun dipsizliğine
Anlatamadığım bir şeyi anlatıyordu
Açtığı zamanı hiç yakalayamadım çiçeklerin
Açmaz değil mi ? hem yaşamak hem ölmek istemesi
Alışamadı ruhunda kutsal bir köşenin varlığına
Arsız sessizlik , uzun ve dikenliydi
Acıkmıştım doyamadım baştan çıkarıcı patikalar gibi
Aşk,amber renkli gözlerdi
Artık bir serumdan beslenir gibi donuk ve kayıtsızdı
Ahıret günü doğum günüm dedi
Aldırmadan geçti gecemsi kahkahalara
Alaca karanlık kuşağı kara bir kuş
Ansızın yağmur bulutları bastırdı
Ayakları gitmiyordu gülle gibi ağırdı yokuş
Ağlaşır buldum sarı çamurlu ırmağı
Aşkını büyütüyordu dikenli gecelerde
Ay ışığı kilitli kapıları açıyordu …
04.12.2012/ beylerbeyi
Mustafa kaya
Bu şiir toplam 900 kez okundu.
7.05.2013 06:48:33