İoannis Bozikis (Yanis Bozikis)
İstanbul sana hâlâ bakar şu iki gözüm çocuk çocuk
Bir tutam çörekotunun sinen kokusu
geçmiş yılbaşılarına taşıtır beni
ve geriye getirir tüm mazilerimi
kıyıya vurması gibi denizin.
Ayakta duran tek şey
şu iki avare kumrundur Mesut pencerende sevişen.
İstanbul sana hâlâ bakar şu iki gözüm çocuk çocuk...
Her gece bir suskunluk örter özlemle dolu sokaklarını
ve dağıtır sessizliğini birden ayarsız adımların.
Sana özenerek çocuk gibi başlarım
dört mevsim, dolu dolu ilk onsekiz yıllarını.
İstanbul sana hâlâ bakar şu iki gözüm çocuk çocuk...
Kim anlatır gözyaşlarla gürleyen seslere seni kim?
Kim adını anar özlemle yüreğim değilse?
Çok tuhaf zamanlardı, o bitmez hüzün dolu demli çaylarımız
ve kopacak bir dal gibi sallanırdı
Boğaz Boğaz esen birikmiş hırslı öfkelerin...
İstanbul sana hâlâ bakar şu iki gözüm çocuk çocuk...
Hangi yıl, hangi tahripkâr Eylül’dü
Sirkeci garındaki sığınmış uzun yolculukların?
Hiç olmadı tenkillerde saklanılacak
yarım metre kadar sakin bir yer...
Ve binlerce gece uzunluğunda
meczup ve talihsiz ayrılıklar edindin kendine.
Yalnız ben bilirim şu yıllar sevgisiyle
uğruna sıkıntı çektiğim ezici ve haksız davranışlarını!...
İstanbul sana hâlâ bakar şu iki gözüm çocuk çocuk...
Sen hatırlamazsın elliyedi yılın
yağmur gibi yağan sessiz ağırlığını
ve yıllar sonra esrik bir şiir eşliğinde bana ellerimle yazdırttığın,
hayat acılarımdan sızan mısralarımı!...
Hangi tarihini anlatacağım evladıma, hangi efsaneni?
Senden kalan derin bir kıyamettir köklerinden ayrıldığım!
İstanbul sana hâlâ bakar şu iki gözüm çocuk çocuk...
Denizlerinde Kanlıca ekspresidir
yüzen beyaz kuyruklu yıldız.
Sağa sola koşanlar, esnaf seyyar satıcılardır
Mısırçarşı’daki serin şerbetler âlemin.
Kimliği belirsiz ürkek Paskalya mumlarıdır
suskun ve ağır ağır inen Tarlabaşı adımların...
İstanbul sana hâlâ bakar şu iki gözüm çocuk çocuk...
Şuranda, yetmişüçte zayıf titrek ellerimden beyaz bir gül düşmüstü,
gökmavisi bir uyku gibi ansızın suya
ve dağılmıştı içimden, gitmişti gidebildiği gibi uzaklara.
Hangi gün, hangi akşamdı ?
Unuttum, önüme, arkama ve düşmemelere baka baka...
Hatırlarmı şimdi beni caddeler, dar sokaklar?
Eğri büğrü, sessiz Rum kaldırımlar,
sahipsiz pencereler, kapılar?
Hatırlarmı Tepebaşı, Salacak, Galata köprüsü, Kuzkuncuk,
Büyükada’daki Maden, Çınar ve Kumsal?
İstanbul sana hâlâ bakar şu iki gözüm çocuk çocuk...
Yanis İoannis Bozikis - Bir âfet gibi (Atina-2012) / Copyright
Bu şiir toplam 546 kez okundu.
24.08.2013 10:07:31