celil çınkır (pampuli)
Gara Hatun
I
O cengâver insanlar, atlarına bindiler
Doludizgin dörtnala, Toros’lara kondular
Andırın’ dan yukarı, Mazgaç Beli yurt oldu
Aşiret reisine, süslü otağ kuruldu
Çadırları uzaktan, ipil ipil parlardı
Aşiretin adına, Bozdoğanlı derlerdi
Alayçık, çadırlarda, on bin insan yaşardı
Develerin çan sesi, davara karışırdı
Aşiret reisi Kerimoğlu Hacı Osman
Dillere destan kızı, ismi Asiye Sultan
Mor belikli saçları, üstü sırma nakışlı
Sürmeli gözlü, kara kaşlı, ceylan bakışlı
Henüz yirmisindeydi, gözü pek hükümrandı
Yanıltmasın endamı, sanki bir amazondu
At biner ok kullanır, dövüşür biteviye
Gara Hatun lakabı, verilir Asiye’ ye
II
Osmanlı Bey atadı, o yıllarda Maraş’a
Tam yetkiliydi ismi, Köse Kalender Paşa
Bayazıtoğulları, aşiretinden aslı
Hem akıllı hem cesur, Saraydan iltimaslı
Devletine bağlıdır, vergiyi düzene kor
Yönetimde adildir, hiç kimseyi görmez hor
Tekmil Maraş ilinde, şakiliği bitirir
Beyliği süresince, barış huzur getirir
Kök söktürmek Akka’da, Napolyon Ordusuna
Beylikten paşalığa, sebeptir terfisine
Bin sekiz yüz onlarda, Maraş valisi olur
Halep’ten Adana’ya, bölge ondan sorulur
Öncelikli görevi, Aşar’ı toplamaktı
Osmanlıya seferde, asker hazırlamaktı
Toros’un kuytu yerde, Zeytun Kasabasında
Ermeni isyanları biter, kumandasında
Halinden anlayacak, olmadı hiç haldaşı
İlerleyen yaşında, ister hayat yoldaşı
Asiye’ yi bilenler, metheder Kalender’e
Çok geçmez düğürcüler, başlar hazırlıklara
Kalenderle Asiye, evliliğe akdeder
Davul zurnalı düğün, kırk gün kırk gece sürer
III
Bin sekiz yüz on yedi… Maraş ve Adana’da
Aşiret beyleriyle, ayanlar hep isyanda
Baş edemez Osmanlı, ne yapsa da nafile
Fermanla baş edilmez, aşiret beyleriyle
Kellesi istenir, kim varsa devlete asi
Kanı kanla yıkamak, Osmanlının gayesi
Bastırsa da isyanı, tüm derebeylerinin
İdamına yanaşmaz, Fettahlı beylerinin
Uygulamaz fermanı, alttan alır hülasa
Azledilir Kalender, gönderilir Sivas’a
Sivastan da Girit’e, oradan Kandiye’ye
Kuşadası’nda veda, eder fani dünyaya
IV
Tarihler gösterirken, Bin sekiz yüz yirmiyi
Gara Hatun Maraş’ta, kurmak ister dirliği
Dağlarda eşkıyalar, haramiler kol gezer
Vergi rüşvet tükenmez, ahali candan bezer
Bayazıtoğulları, temelinden karışık
Asiye’ nin yıldızı, nasıl olsun barışık
Dayanamaz Asiye, döner Ata yurduna
Bey konağı yaptırır, Kesim Köyü sırtına
Beyliğini duyurur, Osmanlı’ya Maraş’a
Yasalar, yasaklar kor, sona erer kargaşa
Göz açtırmaz hırsıza, kötü işler yapana
Amansız ceza verir, doğru yoldan sapana
Asi ilan edilir, Maraş Valiliğince
Mekânı zindan, olur ele geçirilince
Yargılanır suçundan, ceza yer tek celsede
Hürriyete kavuşur, lakin ceza alsa da
V
Milliyetçi tabanlı, direnişler her yanda
Çözüldü kopuverdi, ülkeler Balkanlarda
Fransız İhtilâlı, tetikler sökülmeyi
Sezemedi Osmanlı, beklenen yıkılmayı
Kavalalı Mısır’da, Bulgar Yunan Balkan’da
Birem birem ayrıldı, Osmanlı’dan ilk anda
Osmanlı o yıllarda, iflah olmaz hastaydı
İştahları kabartan, bölünecek pastaydı
Yıllar yılı kovalar, Abdülmecit baştadır
Yenilikçi olsa da, çaresiz telaştadır
Fırsat kollayan Ruslar, savaş düzeni alır
Balkanlar Kafkaslardan, iki koldan saldırır
Osmanlı perişandır, Osmanlı pek biçare
İmdadına yetişir, Fransa İngiltere
Müthiş savaş yapılır, Kırım topraklarında
Kahramanca direniş, tarih yapraklarında
VI
Dayanamaz zillete, Kalenderi hatırlar
Söz konusu vatan ya! ! Birden gözleri parlar
Maraşlı Gara Hatun, altmış altı yaşında
Üç yüz kişiyi bulan, askerinin başında
Kargısı var elinde, kılıncı da belinde
Namus vatan uğruna, İstanbul’un yolunda
Elinde kargısıyla, belinde kılıncıyla
Düşmana korku salar, bakışında hıncıyla
Sokaklara dökülür, erkeği ve kadını
Görebilmek uğruna, Türkmen Gara Hatunu
İnletir sokakları, Gara Hatun askeri
Titretir afakları Kalenderin eseri
Gara Hatun herkesin, şaşkın bakışlarıyla
Nutkunu irad eder, içten alkışlarıyla
VII
‘‘Analar bacılarım, geldik Maraş ilinden
Derin üzüntü duyduk, Rusların işgalinden
Kolay pabuç bırakmak, yakışmaz şanımıza
Savunmadan yurt vermek, dokunur kanımıza
Mevzu bahis vatansa, işte o gün bugündür
Savaşalım düşmanla, savaş bize düğündür
Vatanı kurtarmadan, dönmeyiz biz Maraşa
Derhal seferber olun, alçaklarla savaşa
Asla şüphe olmasın, kıracağız kökünü
Rabbim yalnız bırakmaz, kavmi necip Türk’ünü
Vermeyelim vatanı, ölümden korkmayalım
Gördüğümüz her yerde, düşmanı haklayalım
Kahpe Rus köpekleri, görsün Türk’ün gücünü
Masum insanımızın, alacağız öcünü
Ant içelim birlikte, vatan için el ele
Dersini vermek için, burdan yedi düvele’’
VIII
Abdülmecit gururla, Gara Hatuna bakar
Duygulanır o anda, gözlerinden yaş akar
Davutpaşa kışlası, onların ilk durağı
Akabinde görevi, savunmak Babadağı
Tuna Nehri geçilir, Osmanlı ordusuyla
Gara Hatun en önde, Mızrağı süngüsüyle
Ruslarla karşılaştı, etten çelik kaleler
Bombalar atılıyor, savruluyor gülleler
Gara Hatun vurdukça, vatan millet aşkına
Karşısında Rusları, çeviriyor şaşkına
Sağ çıkmak mucizedir, dört bir yandan sarılır
Kahpe düşman bombası, parçaları ayrılır
Ağzından kan gelir, Gara Hatun vurulur
Cephenin gerisinde, yaraları sarılır
İstanbul’da yapılır, tedavinin devamı
Gazilik madalyası, Padişahın ikramı
Ömrünün son deminde, beylikte iskan eder
Gazilik madalyası, içini teskin eder
Vatan yahut Silistre, piyesine konudur
Vatanının toprağı, hem canı hem kanıdır
Gün geldi Gara Hatun, öldü her fani gibi
Yazılmadı ne yazık, hece taşına ismi
Efsane kahramanın, bilinmiyor mezarı
Anlatır dilden dile, Andırın köylüleri
Böyle yürekli kadın, gelir mi ki bir daha
Yürekten okuyalım, Ruhuna bir FATİHA
Bu şiir toplam 808 kez okundu.
24.07.2008 18:52:59