DUYURULAR

SERBEST KÜRSÜ

Şairül İslam Yunus Kokan - Vecizeler 14

587) Şimdi düşün ey insan! Asla yalan söylemeyen ve bulunduğu toplumlardaki herkesin doğruluğuna şehâdet ettiği yüz yirmi dört bin kişi muhtelif zamanlarda gelip dese: “Şu dağın arkasında bir ateş var!” Artık bundan hiç şüphe edilir mi? Yahut bu haber duymazdan gelinebilir mi?

588) Yüz yirmi dört bin peygamberin mûcizelerine istinaden iddia ettiği ve tüm kâinatın ve mahlûkatın lisan-ı hâlleriyle şehâdet ettiği bu dava hakkında, göklerin ve yerin yaratıcısı hakkında nasıl olur da şüphe edilir? Onların verdiği bu haber nasıl duymazdan gelinir? Bu haberi tasdik etmeyen, o mümtaz şahsiyetlere inanmayan nasıl bir çıkmaza girer? Kendini nasıl bir azaba müstahak eder? Bak! Düşün! Ve imanın hadsiz delillerini, küfrün nihayetsiz muhâliyetini gör!

589) Ey insan! Nasıl ki bir köyde iki muhtar, bir şehirde iki vali, bir ülkede iki başkan olmuyorsa ve olamıyorsa öyle de son derece mükemmel ve intizamlı ve tüm mahlûkatıyla nihayet derecede mizanlı ve hikmetli şu kâinatta da birden fazla ilah olmaz ve olamaz!

590) Âlemlerin Rabbi Allah yaratılanların ve mülkün ve onlardaki tasarrufun tek sahibi, tek hâkimidir. O, yarattıklarının ve eserlerinin ve müşahede edilen mahlûkatının şehâdetiyle gökleri direksiz yükseltip semavat âlemindeki milyarlarca galaksileri, milyarlarca gezegenleri, kentilyonlarca yıldızları o müthiş büyüklükleri ile birlikte, müthiş bir sür’atle düşürmeden boşlukta durduran, birbirine çarptırmadan hep birlikte gezdiren ve döndüren sonsuz kudretiyle yüceler yücesidir ve her türlü noksanlıktan münezzehtir. Her şey O’nun emir ve iradesiyle, hüküm ve kudretiyle cereyan eder. Mülkün ve mahlûkatın tek sahibi olduğu gibi, külli iradesiyle dilediğini dilediği şekilde noksansız ve kusursuz bir şekilde yapmaya kâdirdir. Her istediğini kendi kudretiyle yapar. Hiçbir yardımcıya ve hiçbir vekile ve hiçbir vasıtaya ihtiyacı yoktur.

591) Zaman, tümüyle algılayana bağlı, göreceli bir mefhumdur. Zamanın göreceliği, rüyada aşikâr bir biçimde yaşanır. Rüya âleminde gördüklerimizin ve yaşadıklarımızın saatlerce sürdüğünü hissetsek de gerçekte, dünya âleminde tüm gördüklerimiz ve yaşadıklarımız birkaç dakika ve hatta birkaç saniyede gerçekleşmiştir.

592) Vücûd sücudu iktiza eder.

593) Nasıl ki iyi bir ressamı çizdiği resimlerle, iyi bir ustayı ürettiği eserlerle tanıyorsak öyle de bu misafirhane-i dünyada Âlemlerin Rabbi Allah’ı halk ettiği mucizevi sanat eserleriyle tanımakta ve O’nun isim ve sıfatlarını bu eserlerle idrak edebilmekteyiz.

594) İnsanın yaratılmasının ve bu dünyada misafir edilmesinin sebebi ve hikmeti Allah’ı layıkıyla tanımak ve O’na hakkıyla kul olup ibadet etmektir.

595) Hiç şiir yazmamış kimselerin şiir hakkında yapmış oldukları tanımlar klasiktir ve bir ezberden ibarettir.

596) Şiir, az sözle çok şey anlatma sanatıdır.

597) Şiir, bir hikmet arayışıdır.

598) Şiir; söz sanatının şahıdır, padişahıdır.

599) Şiir, ruhun kanat çırpışıdır.

600) Şiir; dilin ve kelimelerin keşşafıdır.

601) Şiir, duyguların tercümanıdır.

602) Şiir; edebiyatın suyudur, ışığıdır.

603) Şiir, kelimelerin yepyeni manalar ile buluşması ve dost olmasıdır.

604) Şiir; kelimelerin dinidir, mezhebidir, meşrebidir.

605) Şiir; bir hünerdir, müthiş bir marifettir.

606) Şiir; bir sanattır, dizelerden mürekkep bir kanattır.

607) Şiir; gayelerin, hedeflerin ve emellerin haritasıdır.

608) Şiir; bir hitaptır ve bir kitaptır.

609) Şiir; gönlün aynasıdır, yansımasıdır.

610) Şiir; kalp ve ruhun lisanıdır.

611) Şiir, hayal perdesi arkasındaki hakikat kapılarının anahtarıdır.

612) Şiir, gönül denizinin kıyısıdır.

613) Şiir, duyguların zirvesidir.

614) Şiir, ruhun tercümesidir.

615) Şiir, aşkın müfessiridir.

616) Şiir, edebiyatın direğidir.

617) Şiir, kelimelerin hadsiz kombinasyonu içinde en hikmetli olanı tercih edebilmektir.

618) Şiir; manayı inşa ve ihya etmektir.

619) Şiir, kelimelere ruh üflemektir.

620) Şiir, kelimelere anlam yüklemektir.

621) Şiir, insan olan insanın vazgeçilmezidir.

622) Şiir, lafız cesedine mana ruhunun gönderilmesidir.

623) Şiir, sırlar âlemine yolculuk etmektir.

624) Şiir, hasret çeken kelimelerin visalidir.

625) Şiir; fikrin ve zikrin hazmedilmiş şeklidir.

626) Şiir; bir ahenktir, kendinden geçmektir.

627) Şiir; nehir misillü bir akıştır, muhteşem bir nakıştır.

628) Şiir; bir araçtır, en tesirli ilaçtır.

629) Şiir; yeniliklerin ve yeni ilklerin habercisidir.

630) Şiir; bir dilektir, bükülmez bir bilektir.

631) Şiir; hür bir nefestir, en gür sestir.

632) Şiir; bir koşuştur, kanatlanıp uçuştur.

633) Şiir; kelimeleri yemek, mideye indirmek ve sindirmektir.

634) Şiir; hakikati hikmete bindirmektir, acıları dindirmektir.

635) Şiir sözcükleri kalp havanında duygu tokmağıyla dövmek, akıl eleğinden geçirip gözyaşıyla yoğurmak ve aşk fırınında pişirmektir.

636) Şiir; hikmet ve hakikat hazinesidir.

637) Şiir, hatiplerin şerbetidir.

638) Şiir, beşer sözünün güneşidir.

639) Şiir, duyguların kütüphanesidir.

640) Şiir, dilin mürebbisidir.

641) Şiir, nesrin mürşididir.


Şair'ül İslam Yunus Kokan / 21.10.2019

Bu yazı 44 kez okundu.


YORUM YAP



YORUMLAR

Siirdemeti.Net - 2005 Yılından Günümüze Karşılıksız Sevgi ©