Ali Ziya ERZİNCAN
eşime ve esmer özlem
Elinden boşanan mavzerlerin en delisiydi
Akamaz bir daha hiçbir zaman sana
Sularda soldu çiçekler ağaçlarda güller kurudu
Nerede kaldı akşamın o güzel boynu?
Gelemez hiç bekleme.
Sırılsıklam mıydı gürül gürül müydü
Aşktan yanıp tutuşurdu canım tenim
Oracıkta kaldı,
üşüdü.
Ah! Sen miydin yoksa gündüzlerce gecelerce dolu dolu özlediğim…
Bir şeycik demedi mi hiç kimse?
Tanımazlar bilmezler üstlenmezler nasıl da seviyorum oysa
biraz da kıskancım
Biri alıp da kıyıcığımdan sessizce giderse.
Denizler düz ovalar her türlü topraklar yemyeşillik
Koşamazlar atlayamazlar çekip de sürükleyemezler
İçimde bağdaş kurarak oturan yalnızlık
Kalbimin otuz altı yıllık esmeri
Sökemezler alıp da götüremezler.
Yavrum, karıcığım nasıl da yangınlaşıyor içim
Ben bu kuytuluklarda neyi doyana kanana değin içtim?
Tanıyan arkadaşlarımın bir teki bile hiç bilmez
Evimi-barkımı süsleyen olgun mu olgun bir cansın ki
Benim biricik sevgilim!
A. ZİYA
esmer özlem
yarım yamalak mı bıraktım
kapına kırmızı bir tutam gül
yeni koydum ve yalınayak
bardağın dibinde birkaç damla sevgiyi
tatsız çok gözlerine taşıyan
soluksuz koyarak içindeki o uzak uykuyu
oturan göğsümün tam ortalardaki yatağına
sızılarla acılar çektiren
kimin diyecekleri artmış birikerek kurcalıyorsa
kalbinin duyulmadık dudağıyla ısırdığı
canının burgusundaki yumuşacık sevgiyi
taptım sana aşkların çok eskisinden taptaze esmeri
artık hiç düşmeyen yağmurlarca aradığım
sevgilim değil misin bas bağrına sımsıkı
içime çektiğim
ısınayım da yüzyıllarca ılık yanında
tutup içmeden bir damla bile kaygıyı
yavrucuğum
anlamıyor musun bir tanem
en esmerinden otuz altı yıllık karım
ayıktıkça koynundan kalktığım
A.ZİYA
Bu şiir toplam 899 kez okundu.
26.01.2008