Cumali Cumalioğlu
Gerçek Sanatçı ya da İçindeki Adamlık!
Gerçek sanatçı bize güzel düşler sunan değil, gerçek yaşamı sunandır. Sanatçının görevi belki bir anlamda yaşamı yaşanılır kılmak için çabalamaktır. Ama yaşamı sunarken düşsel olanı değil, gerçek olanı sunmalıdır. Masal dünyasını çocuklara bırakalım!
Gerçek sanatçı yaşamı güzelliğiyle çirkinliğiyle, yanlışıyla doğrusuyla olduğu gibi sunarken çözüm de gösterendir. Otobüs kuyruklarında da problemler dillendirilir. Minibüs sürerken de... Kahvehanelerde de ''hay ben bu...'' diye başlayan küfürle karışık sorunlar dillendirilir. Ama incelik yoktur, çözüm yoktur bu şikâyetlerde...
Şunu da unutmamalı. Sanatçıyı sanatçı yapan öz ve sözse eğer, gerçek sanatçı, özünü sözüne yansıtandır. Söylediklerin ne olursa olsun seni büyük adam yapmaz! Ne söylediklerin, ne yazdıkların ne de şekil verdiklerin kişiliğini tam yansıtmaz! Onlar ancak göstermek istediğin yönündür. Önemli olan yaptıklarınla kişiliğinin örtüşmesi, içindeki adamlık nüvesidir. Kişilik ise söylenenlerle değil, yaşananlarla ilgilidir!
Fakat yaşanılandan ayrıksı gelişen sanat, sözüm ona sanatçının yaşadığı güne kadardır. Yalanlara yeni yalanlar katıldığı sürece yaşar. Dışarda gerçek yaşam sonsuz hızla akıp giderken, yalanlar tükenince yaşamdan ayrıksı, o şatafatlı sanatın da bittiği gündür!
Kişiliğinden ayrıksı gelişen sanat kimseye birşey vermediği gibi yalnızca sanatçının egosunu doyumdan öte gitmeyen bir davranış bozukluğudur. Belki olmak isteyip de bir türlü olamadığı ayrı bir kişiliktir! O halde ise bize sunduklarında yüreği, ruhu yoktur, yalnızca düşleri ve yalan vardır. Burdan şuraya varılabilir. Sanat ayrı, kişilik ayrıdır. Sanatçıyı ürünleriyle özdeş sanmak bizi yanıltır.
Bence, saygın olan, eli öpücecek olan sanatçı bize göz dolduran ürünler sunan değil, çok fazla çarpıcı, göz kamaştırıcı görüntü değil, içine yüreğini, ruhunu, kanını, canını yani olduğu gibi kendini katarak sunan sanatçıdır. Gerçek sanatçı da o''dur. Sanatçıyı kalıcı yapan da budur.
Gerçek sanatçı, kendini toplumdan soyutlamış, toplum üstü bir konumda gören değil, yaşadığı toplumun küçücük bir parçası olarak görendir.
Kendileri toplumdan ayrı, ürünleri düşsel olanlar belki bir süre çok parlayabilirler. Ama onların kaderi gizledikleri yüzleri göründüğü güne kadardır. Ondan sonra o muhteşem parlalıklarıyla sönüp giderler.
Kalıcı olana bin selâm!
Cumali Cumalioğlu
26.04.2008-12:20
Bu şiir toplam 438 kez okundu.
6.05.2008