SERBEST KÜRSÜ
Babam Zamanın buruşturduğu yanağına bir öpücük koymadan işe giderdi babam.Akşama kadar yolunu gözlemek,biraz gecikince o küçük kalbe kuşku dolması anlatılmaz bir duyguydu.Hele bide bir çikolatayla eve gelişi varya,işe benim babam dedirtecek cinstendi.Ne aldığı çikolata umrumdaydı ne de bir sandık dolusu oyuncak,o küçük yüreğim sadece kokusuna hasretti babamın.Eve gelince daha alnından akan bütün günün yorgunluğu olan teri silmeden bağrına basardı beni.Bir an kelimelerle ifade edilemeyecek bir hoşluk dolardı içime.Yıllardır eskitemediği pardesüsünü çıkarmasına yardımcı oluşum çok hoşuna giderdi babamın.Boynuna bindirir,kimi zaman atım olur,aslanım olur o benim için herşey olurdu.Ben babamdan öğrendim zorluklara karşı gülümsemeyi,ağlayanı güldürmeyi,kanayan kanatlara merhem sürmeyi,aşkı ben babamdan öğrendim.Koşmayı,oturmayı,kalkmayı,çiçeklerin ne kadar narin olduğunu,sonbaharın yalnızlığını babamdan öğrendim.Yılların yorgunluğuna karşı çehresinde ki tebessümü hiç eksik etmeyen,ak düşmüş sakallarında yiğitliğin izini taşıyan babamı ben çok sevdim.Boğazımdan bir parça ekmek geçmesi uğruna nasır tutmuş elleriyle yüzümü okşadığında,saçlarımı büyük bir zevkle kokladığında unuturdu çektiği bütün zorlukları.Onun neşe kaynağı,hayat bağı bendim.Benimse o.Şimdi belki çok uzaklarda babam,belki de baş ucumda ama ben hala o eski günlerdeki gibi özlüyorum babamın gönlümün ilacı olan kokusunu. Ümit Zafer Bağcı / 1.12.2011
Bu yazı 769 kez okundu.
YORUMLAR |