Hidayet GÜLTEKİN
TECER DAĞINDA FADİK HALAM
Tatlıcaktan soğuk su doldururduk, sabah- akşam güyümlere .
Fadik halam, taze ayran ve ekmek verirdi, çalğı kesmeye gelenlere.
Cafer dayı kızıp bağırırdı sürekli, koyunlardan dağılıpta gidenlere.
Çalar kavalını çoban aziz, mis kokulu dereden su içmeden geçenlere.
Ekmeğini pişirirdi iki taşın arasında, etrafını koyun kuzu sarardı.
Yukarı bayırdaki acısuyun etrafında ,uzun söğütler nazlıca salınırdı.
Türkmen kızı Fadik-Tevrat- Nazife ve Cico yamaçlardan tanınırdı.
Karamuk ve kuşburnular toplanır, kışa hazırlık olsun diye alınırdı.
Küçük çocukları koşardı, rahime-alime-sabri ,sebahattin ve diğerleri.
Hepsinin yanakları al al olmuş, dağ havasından şişer elleri bilekleri.
Şevket usta her şeyden anlardı, rahmetlinin elinde düşmezdi keseri.
Gülbeyaz ninenin bir gün dahi eksik olmazdı, misafire çayı yemeği.
Köprü başı hasan dayı sohbete başlar, sakallı Ali usta ile dertleşir,
Nur yüzlü Dursun emmi ve arkadaşları dibek taşında nöbetleşir.
Sonbaharın ilk günlerinde, ısınamadan havalar aniden sertleşir.
Pano dayının dertli kavalı ile hırçın akan ırmağın sesi birleşir.
Esat dayı ve mamoş lele ekinler biçilince, beraber giderlerdi tarlaya.
Hurrem dayı, sesiz sedasız koşarlardı, kara tosunları sabaya.
Kuru imam kıssa boyuyla, ağaç-tezek toplar yakmak için sobaya.
Yunus dayı Allahın adamıydı, namazı kılardı bırakmazdı sonraya.
Tecerin suyundanmı, havasındanmı bilinmez, sanatkarı bol çıkar.
Ustamız; Sebahattini -Tekini ve radyocu Ali inanın her şeyden çakar.
Ayrı memleketlerde bile yaşasalar Ulaşlılar, gönlünden gönüle akar,
Ressam Hidayet hiç gönül kırmadın ama, bazende sende olursun sakar.
Hidayet GÜLTEKİN(Ressam)
Bu şiir toplam 711 kez okundu.
31.01.2009