Ali Yasin (yubinus)
Kalbimin Merhemi (İstanbul)
Cağaloğlu yokuşlarında bir ikindi vakti İstanbullu bir yağmur giyindim
Üzerimde yırtık bir palto
Yağan yağmur damlalarını ceplerime doldurdum
Üşüyordum
Fakat kalbimde eski zamanlardan kalma İstanbullu bir ateş vardı
Az ötede bir lastik yakıp
Lastiğin çevresinde ısınmaya çalışan
Zamanın ihanetine uğrayan
Yüzünde mor çizgiler olan bir hayal vardı
Ellerim cebimde buza kesmiş bir heyecanla ilerliyordum
Derken doğma, büyüme İstanbullu bir güneş yüzüme gülümsüyordu
Hangi intihar çağrışımlı bir yalan, günahkâr yüzümü yalardı?
Hangi yağmurlarda ıslanır kiremit rengi bakışlarımız? Gecenin efkârını bir yudumda içer gibi Ggibi
Hangi ihanetin coşkusunu bir nehir gibi hissettik damarlarımızda?
İstanbul’u unuttum diye Yedikule Zindanları’na hapsetmeyin beni
İstanbul’u unuttuğum yalandır, yalan
Yarım kalan bir günahımın ızdırabı olan sevdamı unutmadım
Kırık bir su testisinden boşalır gözyaşlarımız, Kainat’ın kalbine
Şimdi kırık bir ayna gibi bakıyorum senin suratına
Senin suratına her bakışta yağmurlarım bir başka çoğalıyor avuçlarımda
Yıldızlarım bir başka kayıyor senin suratında
Ey nefesi gül kokan sevgili İstanbul
Güllerle donat kalbimi
Kalbimi, senin kalbinde hissedeyim
Kendi dikenlerini kalbime batırma
Ki, kalbimde oluk oluk kanlar akmasın
Kulağım kapının girişinde hangi sevdanın tak, tak ayak seslerini duyacağım?
Ateş parçası nefesimi, hangi sevdanın kollarına dolayacağım?
Simsiyah hüznümü, hangi sevdanın bakışlarında eriteceğim?
Tehlikeli bir hastalığın pençesinde can çekişir gibi
Hangi sevdaya nöbet tutacağım?
Ölürsem, senin yanı başında
Ya da, senin kalbinde ölmek isterim
Bembeyaz kefenle ört beni
Kefenimin üzerinden sıcacık
Ve şefkatli bir şekilde öp beni
İstanbul, benden uzak olduğu bir vakit
Ölümler boşalır günahkâr yüzümden
Yıldızlar birer mermi sıcaklığında deler, geçer kalbimi
İstanbul’u sevmeye çeyrek kala
Başımı yasladım İstanbul’un kalbine
Bir gramofonun boğukluğunda eskidi
Ve yıprandı umutlarımız
Tenimizde yıpranır zulmün alçak
Ve korkak uğultusu
Haydarpaşa Garı’nda elmas bakışlı İstanbul’u bekleyeceğim
Işıyan
Ve isyan kokan bir zamanın kırbacında eridi İstanbul’un karanfil edalı gülüşleri
Bu sevda içimizde akıp giden bir deniz gibi
Biz bu sevda denizinin birbirine komşu iki kıyısı gibiyiz
Seni sevmeye çeyrek kala
Başımı yasladım senin kalbine
El yazması bir İstanbul sevdası vardı ciğerlerimde
Ebruli bir zamanın coşkusudur İstanbul hasreti
Zamanın
Ve denizin lanetlediği yalandan süslü sevdalar
Ve hasretler
Çekilin başımdan
Defolun
Bana İstanbul gibi gül kokulu bir sevda
Ve hasret yeter
Bu şiir toplam 693 kez okundu.
21.05.2009 20:52:22