Tunahan Sarı
Yeni Bir Yazgıya Girizgah
/Ve seni sevmek gibi… Ve sana varmak gibi
Böyle perme perişan ayrılmak da hep kader
Yatağından vazgeçen şaşkın bir ırmak gibi
İnsan da anılara döner sırtını, gider /
Bu gece gözyaşların hüznümü ıslatıyor
Kalbin belki son defa kalbimle bir atıyor
Sözlerim küf tutarken, sükûtun mahzeninde
Kaybolan ümidimi arıyorum teninde
Duvarların ardında bekliyor beni korkum
Dizlerinde uyumak, uyumak istiyorum
Uyusam, bir düş görsem düşümü gerçek sansam
Bu yakıcı gerçeğe bilmem nasıl dayansam
Sen mahcup lügatlerde arayıp bulduğum sır
Hicranın sonsuzluğa varacak asır asır
Ben ürkek bir yolcuyum şairler böyle yazsın
Gidişin de bir vuslat
desem de anlamazsın
Hatırla… Avucunda kanayan güllerimi
Ruhumun depremiyle titreyen ellerimi
Bir an için - usulca - tutuşun, bırakışın
Beni sakın bırakma dercesine bakışın
Gözlerin batan güne yakılmış bir ağıttı
Rüzgârlar esti ılık, saçlarını dağıttı
Mesneviler okundu Galib’in türbesinde
Yeniden doğuyordum o efsunkâr sesinde
Dudağının kıvrımı sanki sultanîyegâh
Saatleri öylece durdurabilseydim ah
Hangi yöne gideyim sırtımdaki bu yükle
Gölgen gibi beni de
ardın sıra sürükle
Uzakta, çok uzakta martılar suya indi
Kız Kulesi küllenmiş aşklar kadar sakindi
Gece bizi koynuna çekerken adım adım
Hatırla, yıldızlara adını fısıldadım
Adın ki her harfinde bin yıllık elem saklı
Adın ki her dem dilde ama her dem yasaklı
Kılıçlar gibi keskin ve kıldan daha ince
Kabirde şehzadeler inliyor söyleyince
Adın gurbette sıla sılada gurbet adın
Tam kavuştum dediğin zamanda hicret adın
Ürperen seherlerde gökleri tutan niyaz
“Rabbim, ya sil adımı
ya da O’nu bana yaz”
Yalnızlık korkusunu yalnız kalan anlarmış
İnsan da nergis gibi yansımasıyla varmış
Kırılacak gidersen aynadaki hayalim
Boynuna kolye diye asılacak vebalim
Ahşap bir çerçevede, bir camın buğusunda
Karanlık şiirlerin tekinsiz kuytusunda
Sen de benim gördüğüm boşluğu göreceksin
Yokluğun yarasına pişmanlık süreceksin
Çoğaltacak şarkılar sahipsiz matemini
Limanlar almayacak ‘eyvah’ yüklü gemini
Ne yüzünde tebessüm, ne teselli yürekte
Maziye döneceksin
çektiğin her kürekte
Oysa güldüğün zaman utanırdı melekler
Etrafında pervane olurdu kelebekler
Kokuna İstanbul da ben kadar aşinaydı
İçimin göklerinde çehren bir dolunaydı
Endamını iklimler ötesinden tanırdım
Yürürdün, ufuklar da yürüyecek sanırdım
Şimdi sen kollarımda perişan, gözü yaşlı
Kararlı ve tedirgin, mahzun ve de telaşlı
Siliyorsun alnıma yazdığın yazıları
Bazıları gider, can çekişir bazıları
Geriye anıların yorgun feryadı kalır
Tarih olur sevdalar
dudakta tadı kalır
Hüdayi yollarında dalgalar durulsa da
İnsan kısa ömründe bir defa vurulsa da
Sana gitme diyemem, buna takatim mi var
Vedası da vefası kadar güzel olan yar
Sarıl bana –sımsıkı- sarmaşıklar misali
Daha yeni kavuşmuş toy âşıklar misali
Hasretle bakışalım, ümitle gülüşelim
Tarifsiz acımızı sessizce bölüşelim
Birimiz aşkımıza mersiyeler okusun
Birimiz bu sevdanın kefenini dokusun
Gözlerimde silinmiş bir yazgının günahı
Gözlerin silinmez bir yazgının girizgâhı
Karışmasın geceye ne bir ses ne bir seda
Elveda düş çiçeğim
tek gerçeğim elveda
Tunahan Sarı
Gönderen:
cenk başar
Bu şiir toplam 780 kez okundu.
28.07.2010