Dursun TOMBUL
BEYOĞLU; ADINDAKİ MABED
Zaman acımasızca kendini asmıştır,
Gölgesi uzanır merdivenlerine.
Nice aşklar yaşanıp,
Külleri hatıra kaldı
İstiklal Caddesinde.
Söylenecek bir şey yok.
Pera-Palas’da sükun buldu
Yorgun seneler.
Tünel’de hala bekleniyor
O vefasız sevgililer.
Akşamın
Kasvetli bulutları çöküyor,
Anıların üzerine birer birer.
Odakule, Latin Kilisesi,
Ayakta zor duruyor, üzülmekteler.
Sadece Haçopulos Pasajı bilir;
Orada Rum Kızını nasıl sıkıştırdığımı.
Dayanılır gibi değildi etli dudakları.
Bugün tanımamazlıktan gelip geçsem de
Mazimizin tokadı, kızartır suratımı.
Tam ortasında kalmışımdır,
Galatasaray Meydanı’nda.
Balık Pazarı’ndaki kokular,
Çiçek Pasajı’nın kusmuklarına karışır.
Hayallerin aksidir, orada sızıp kalır.
İnci Pastahanesi;
Derin derin süzer beni, anlayamam.
Her köşe başında yorgun yaşamlar,
Susmaz hayat kadınının şuh kahkahası
Kulaklarımda patlar.
Kelimelerle tarif edilemez;
Ağa Camii’nin minberinde uyur
Huzurun ta kendisi.
Tesbihlerde ard arda dizilidir
İnsanlığın sevgisi.
Fransız Konsolosluğu’ndan geçerken,
İçim burkulur her nedense.
Çıkagelir ayrılık sinsice.
Hani “ölene dek bekleyeceğim” diyen
Çilli sevdiğim nerede.
Sarhoş akşamların altında kalmıştır,
Taksim Meydanı.
Yaslanır omuzlarıma;
Bıraksam
Yığılacak raylara boylu boyunca.
Üzerimize örtmüşler çaresizliği;
Yaşam,
Ha düştü ha düşecek yakamızdan.
Duygular dağılmıştır açık saçık.
Gizemli Beyoğlu Mabedi’nin
Dayanılmaz uykusundayız artık…
Bu şiir toplam 705 kez okundu.
30.09.2010