ihsan Topçu
ÇOCUKLUĞUM ÇAMBURNU
1.
Sürmene çarşısında kırk yaşında bir adam
Havada keskin bir muhlama kokusu
O eski peynirlinin tadı damağımda yıllar sonra
Hey gidi yalınayak çocukluğum
Sürmene’den Zarha’ya düğün evine
Hayde uşağum hayde kayde vur kemençeye
Gir horona horona şiir damıt horondan
Geçiyor güzel günler hovunu al zamandan
Zarha’dan Kuşluca’ya, Kuşluca’dan Sargona
Altın kumsalımızda bir kara örtü asfalt
Ne zodi zodi oynadığımız yerler kalmış
Ne esir oynu
Nerde bokuç, kosgovel
Asfalt üstünde oyunsuz büyüyor çocuklar
Oy Çamburnu Çamburnu getir çocukluğumu
2.
İrfan, Yücel, Emin, Dursun, Nurettin
Karabük’ten misafir teyzeoğlu Sabahattin
Kuşluca kumsalında kargalak toplar
Çocuk kere çocuk olurduk
Bir kayık ustasıydık, keskindi çakılarımız
Sargona Deresi’nde yarışırdık yelkenlilerimizle
Su alır sandalımız, yan yatar, yenilirdik
Bir destandır arkadaş bizim çocukluğumuz
Makrandoz’dan Memişli’ye uçuşur kohragalar
Nasıl da ürkütürdü çocukları
Uzaktan bakılır gözle sevilirdi
O güzelim Hazreti Ali kuşları
3.
Hey gidi doğup büyüdüğüm yerler
Karalina Yenge’nin bol şekerli çırahtaları
Kuşluca yalısında viya çektiğim günler
Kör Temel’in karoser atölyesinde gördüğüm ilk kan
İlk babayiğitliğim
Keleş’e kastığımız fuş fındıklar
Tufan’ın sert bakışı, dobra sözlü Kadir Ağa
Hey gidi Muhtar Hamdi’nin dostluk kokan imeceleri
Köy yollarında briket taşıyan on yaşımın elleri
Sultan Fatih’le yaşıt ulu çınar altında
Kulağımıza küpe olmuş
Emicelerin hayat dersi veren öğütleri
Sinop yollarında kırılmış belki
Demirci Ömer’in alınteriyle boşalan testisi
Hayat kokar bu topraklar
Bu peştemallı analar
Eli yatkın çocuklar doğurur tekneciliğe
Yusuf Usta’nın babadan kalma ince sanatı
Bayram Ağabey’in, Emice’nin güler yüzü, tatlı dili
Resmolmuştur kalbimize çekiç sesleriyle birlikte
Sargona yalısında dört otobüs
Yolculuk Sürmene’den Araklı, Araklı’dan Trabzon’a
Yeni Hayat, Başaran, Tufan’ın şitayiri, Kınalı Ada
Gönlü bol insanlardı şoförlerimiz
Severlerdi mektepliyi
Adam olsunlar yeter ki öğrenciler bedava
Selahattin, Mehmet Salih sakin ruhlu
Hep ağırdan alırlardı
Tufan’ın Recep ile Hacıkürdün Ömer’se
Tedbirliydiler ama gaza fazla basarlardı
Sıcak soğuk dinlemez çeker sandalyesini
Matis eder Varis Dayı ağları
Kayıklar çekilirken hessa yalessa
Felenk yağı elinde kimseye bırakmazdı
Bir kenarda foşa fındıklı vondelası
Kırılır da ağlar Çınar Kâmil’in oğlu
Çinolar başucunda uçardı kumsalda
Kooperatif denince övünür
İlk kez onun babası gelir akla
Ahır altında ahpin kokusu sarardı etrafı
Kınalı, Nazara ve anneannem üç kişiydiler
Kenarda bir küçük çocuk anlamsız bakardı
Otuz beş yıl geçmiş de sözde büyümüş
Büyümüş de gönlü dünden küçülmüş
4.
Bizden önce bir zamanlar
“Dağ başını duman almış”
Erzurum cephesinde Mehmet Dede’m
Don altında eksi kırk, otuz bin şehit
“Dağ başını duman almış”
Yıl bin dokuz yüz on beş
O duman ne başlar almış
Garip bir kadın olmuş babaannem
Kanat germiş yetimleri üstüne
“Hayırlı” demişler bir ömür boyu
Bunca dert bunca acı içinde
“Hayırlı olasın”mış en kötü sözü
Tükenmez güzelliklere doyamazken
Hayırlı’nın torunu olmak ne güzel
Nur olsun yattığınız yerler
Günümüzü var eden rahmetliler
5.
Dalıp çıkar denizde bir yalnız karabatak
Hey gidi doğup büyüdüğüm yerler
Gözünü sevdiğim memleket
Hey gidi Fındık Ahmet’in motoru
Okyanuslara açılmaktı sana dokunabilmek
Oy Çamburnu Çamburnu getir çocukluğumu
6.
Kaç kaveya odunu var habu kayık batacak
Nazlı gelinler gibi salınıp sağa sola
Kalle’den Argofağa, Argofağa’dan Sargona
Kuşluca yalısında hazırlanmış felenkler
Siya uşağum siya
Yok artık bu görüntü, bu duygu
Neydi o eski günler
Asfalt gözün kör olsun yedin kumsalımızı
7.
Ayanlı’dan Fos’a doğru yollanalım ağırdan
Duralım düşünelim şu evin önünde
Avluda ifteriler, serin bir rüzgâr
Karaymişin dallarında iki çocuk, bir kugara
Ocakta korgot çorbası, anneannemin kokusu
Kalkmış da bin yıllık uykusundan gelmiş gibi
Korç üstünde oturur nur yüzlü ihtiyar
Hayde artık hayde çıkalım başyukarı
Bu ev beni deli edecek uşaklar
8.
Trabzonlu olmak ne zormuş gurbet ellerde
Nasıl giderim artık bu yerlerden
Sevdalandım köyüme, Sürmene’me
Duman duman bulutuna
Çiseleyen yağmuruna
Toprağının kokusuna kurban olduğum
Oy Çamburnu Çamburnu giydir çocukluğumu
Sar beni düşlerimle sımsıkı
Hiç bu kadar çocuk olmamıştım ben
Bu şiir toplam 514 kez okundu.
9.08.2006