Orhan Bahçıvan
Merdinik Çiçekleri
Merdinik Çiçekleri
Sırdaşıyım zülf i siyahîm
Nefes nefes ayrılık kokusunu taşırım
Sesini dinlediğim zaman
Merdinik çiçekleri aklıma geliyor
Nefesini kulaklarım toplasın
Çığlığını gözlerim
Düşünülmüş bir ezginin
Kutsal olan son notası vuran da
İlahi denen kutsal aşkın bam teline gelmişiz
Ehli hak diyen dilin gizlenmiş bir yolusun
Efsunlu aşkların sahibi
Saatin çizgilerle döşendiği bir nokta
Zembereği kırılmış kaçışın ta kendisi
Sözü baldıran zehri
Yasaları Nemrudi
Ateş çemberi
Karınca kararınca su
Taraf olmak
Bazen patika yol
Bazen Arnavut kaldırımı ayakaltında
Çiğnendikçe umut dolu bir aleme ulaşmak
Alem kavuştak içinde
Ebedi ezel sayan döl dökümü felsefe
Ne sahibi
Ne tapusu bulunmayan
Hikmetinden sual olunmaz amma
Kendi yapar kendi tapar demişler
Öz yolunda öz özünü bilmeyen
Hiç olmazsa kalıtımsız
Çiçeklerin rengi ile donansın
Gök mavi
Yer yeşil
Işık
Ruh alemi yosmaların diliyle
Rahimde çatlayan çekirdeğin sonudur
Sessizliğin sesi
Ceninin nefese dönüşmesidir
Yazgı
Gürz üstünde damar sesi
Maşrapa içinde su
Damakta tat
Düşünmeyin bensizliği böylece
Aldırmayın
Yanaşma kültürüyle sistem kuranlar
Yalnızlığın ötesini bilmezler
Kader deyip çömelirler
Nerede olduğunu
Kim olduğunu
Levh i kalem çizgisiyle sırları
Merdinik dağlarında bırakan benim
Levh-i- mahfuz adına
Biley taşında bıçak
Bıçak ucunda hasret dürtüsü
Geceleri seviştiğim sevgili
Etme gel
Beni dağa aktardılar
Dağı bana
Ondandır
Dağ ben kokarım
Ben de dağ
Mademki parçalanacağız
Gelinen yere gidilecektir
Bırakın o zaman
Bırakın beni
Merdinik dağlarına bir çiçek gibi
Öpsün toprak dudağımı
Ben dağların soğuk suyu
Ben dağların serin yeli
Ben dağların boz bulanık seliyim
Merdinik şehrinin ulu tellalı
Şarabın renginde nar görüyorum
Sarıçiçek edasında yar
Levh i kalem çizgisiyle çizilmiş
Pünhan
Varla yok arası
Dengi çözülmüş
Önüne yaşam sıralanmış noktalı
Oysa uçmak turnalara özgüdür bilirim
Dede Sultan mirası
Köpük dalgayla sevişir
Deniz susar
Açılır seda kapısı dem be dem
Dirhem dirhem tartılır
Aşk denilen o düşünce bağrımda
Yeşerirken Merdinik çiçekleri
Sancı çeken rahim
Anaç ruhlu bir kadın
Diz kırıyor toprakana usulca
Beni doğruyor
Helal süt emzirmiş
Bir ananın eteğini tutmuşum
Edasıyla varlığını anlatan
Endamıyla yem kuşunu tanıyan
Masumların gözlerinde damla yaş
Savrulur ten üstüne
Merdinik
An be an
Misal i devran
Göç eden turnanın gittiği yolda
Kaç kanat çırpımı bir mesafedir
Kömür Baba
Hışırtı yapraktır
Yaprak hışırtı
Yeşil damıtılmış süt endamıyla
Urbaların eteğine yaslanır
Görülür üryanlığım
Başlar ezgiler
Yürek yakma
Renk duldası mihenk taşı
Gölgede
Halka halka genişleyen gökyüzü
Tül perdeli bir pencere gibidir
Merdinik den bakınca
Zaman dil ile diş arasında
Tek sözcüğün fırladığı bir andır
Aşk ile
İki zaman arasında kanat sesi
Bir çırpımlık ötede görür gözlerim
Gizli çözümsüz
İnsani bir duygunun odak noktası
İnkarlar çarşısında tellal
Giden görüntüler
Sil baştan yansımalı yeşil sahaya
Susan dil varlığını betimleyince
Su gölgelenince sıla
Sıla gölgelenince hasret
Hasret gölgelenince özlem çöker
Yürek denen dünyanın bam teline
Çözülür ezgiler dil ucuyla
Bağlamanın tellerine
Sancılar içinde ruh
Sancılar içinde ten
Sancılan içinde kavrulan yürek
İsyana döner
Ey sevgili
Merdinik çiçeklerinin harman olduğu yerde
Zülf-i semen say beni
Senin adına
Kızıl sabahların mahmurluğunda
Esiriyim aşk denilen ol büyük düşüncenin
Orhan Bahçıvan
Bu şiir toplam 832 kez okundu.
8.05.2013 15:07:12