AHMET BALABAN
ON YEDİ MART
Her on yedi martta bir başka hüzün
her on yedi martta bir başka keder
canlanır her yerde canlanır yüzün
ağlarım ağlarım mahzun mükedder
Ağlar on yedi mart ağlar içimde
ağlayan gözleri hicran içinde
hüzünlü gönlümü dağlar içimde
ağlar on yedi mart efgan içine
Ne on yedi mart ne de mor bulutlar
ne de bir kanadı kırılmış kuşlar
ağlayamaz halsiz ümidim kadar
ağlayamaz hüzne meftun bakışlar
İçim bu kedere nasıl dayansın?
on yedi değil on yedi bin satır
on yedi değil on yedi bin kurşun
bir kalbi bu kadar ancak kanatır
Firak ıstıraptan bir zıpkın gibi
firak ıstıraptan bir balyoz gibi
vurdu vurdu beni gözlerin gibi
vurdu savurdu bir avuç toz gibi
En güzel gününde dünyanın böyle
ağlayacak mıydım yanacak mıydım
ey beni çıldırtan tarih sen söyle
narında fıırakın donacak mıydım?
Kaç yıldır bilmem ki ben böyle deli
kaç yıldır bilmem ki böyle divane
ağlıyorum seni sevdim seveli
ağlıyorum içim öyle virane
Olmuyor olmuyor sensiz olmuyor
içimde bu keskin sızı dinmiyor
her nefes artıyor çilem dolmuyor
içimdeki kızgın sızı dinmiyor
Çaresiz çaresiz mahzun mükedder
yaşıyorum öyle bir duman gibi
yaşıyor on yedi martta derbeder
yaşıyor içimde bir sultan gibi...
...
Sene bin dokuz yüz seksen üçteydi
zaman dalgalanan bayrak gibiydi
an bile gülüyor, an sevinçteydi
aylardan mart ayı, gün on yediydi
En güzel en güzel günü dünyanın,
bekleyiş bir cana canını verdi
en güzel en güzel ânı zamanın
bir gülücük sanki canlanıverdi
Ninanay ninanay hopa şinanay
diye oynayarak sanki bir ordu,
oynaya oynaya dünya güneş ay
oynaya oynaya yoruluyordu
İçten içe böyle kim gülüyordu
karahisar mıydı iscehisar mı
acep hasedinden kim ölüyordu
bülbül mü gülistan mı lalezar mı
Sevmek iştiyakı şaha kalkmıştı
dört nala dört yöne birden gidiyor
dört nala dört yönü çoktan aşmıştı
sevmek iştiyakı daha dur diyor
En güzel insanı mıydı dünyanın,
en temiz insanı mıydı bu doğan?
bir sonsuzlaştığı zamandı ânın
hayretten adeta donmuştu zaman
Vasfına ermek ne mümkündü bunun
saflık mı temizlik mi iffet miydi
o kaşlar o gözler o yüz o burun
güzellik miydi bu zerafet miydi?
İman etmekti bu kudreti hakk'a
inanmaktı bütün mucizelere
görür görmez daha kapılıp aşka
raptolmaktı eşsiz bir cazibeye
Yavaşça bağrıma battı günahım
içime sanki bir cehennem kaydı
bu doğan bir insan mıydı Allah'ım,
hayatımın anlam bulması mıydı?
Ovalar denizler dağlar sevinçli
bir benim sevincim öylece buruk
bir benim gözlerim ağlar, sevinçli
öyleymiş ezelden ne çare buyruk
Ruhum muydu alev alev ağlayan
gözlerim miydi bütün bedenim miydi
neydi bu gönlümü böyle dağlayan
kara bahtın hepsi bir benim miydi
Ulu orta göbek atmak var oysa
her on yedi martta yorulana dek
dayansın bu hale sabır kolaysa
dayansın bir halden anlayana dek
Mevsimler geceler günler karıştı
o müjdeli gündü sebebi derdim
o gün ki hicranı bana yakıştı
o gün ki ben ilk o gündü geberdim...
...
İlme bir şifadır diyen o kuram
koca bir yalandı koca bir yalan
acının ardından ağlayan adam
ondan ibaretti aynada kalan
Yaşayan adamlar gibi yaşayan
bir ölü müüydü bu kederden adam
bir ölü müyü bin hüzün taşıyan
neydi bu? neydi bu kabirden adam
İsyana sükutu kule yaparak,
ağlaya ağlaya içten derinden
sararıyordu dal dal yaprak yaprak
sararıyordu dem dem kederinden
Katil bir zamanın içinde hepten
duruşu katline ferman veriyor
gözleri bilinmez hangi sebepten
gözleri ölüme derman veriyor
İnleyen efkarı gibi hicranı,
dal dal dallanıyor budaklanıyor
hınçla baltalanan ömrünün canı
kanıyordu, oluk oluk kanıyor
Damlıyor içinden damlıyor kanı,
damlalar deryalar doğuruyordu
felek adeta bu yaralı canı
azgın ateşlerle yoğuruyordu
O yorgun adam ki hicranı yordu
o ki hicranla hem dem olan adam
öylece bir şeyler haykırıyordu
bütün aynalarda bu durgun adam:
'Ğafur olan Allah affetsin beni
girer cehenneme o güzel için
yakarım yakarım ben bu bedeni
yakarım saçından bir tek tel için'
Diye bağırıyor bağırıyordu
sükuta sesi bir tek sığıyordu
sesi bir eyvah bir ah arıyordu
gözlerinden közden yaş yağıyordu
Umut arıyordu bulamıyordu
soluk arıyordu bulamıyordu
tâkat arıyordu bulamıyordu
ufuk arıyordu, bulamıyordu
Naçar ateşlerde ben buz olaydım
eriyip bitip bir kaba dolaydım
aynalara asla bakmaz olaydım
bu gördüklerimi görmez olaydım
Hüzün damlıyordu parmaklarından
hüzün tütüyordu durgunluğundan
zonklayan hüzündü şakaklarından
hüzün damlıyordu yorgunluğundan
Aynalar mustarip aynalar elîm,
aynalar ölecek hasta gibiydi
aynadaki durgun adam ben miydim
hüznün heykelleşmiş tarifi miydi?
Ne kötü ne fena bir haldir bu
hüzün değil beni aynalar yordu,
vicdana da akla da muhaldir bu
hüzün aynalarda tutuşuyordu
İçimde bu hüzün içimde keder
içimde dertten bir cehennem bekler
hüzün, aynalara da veda eder
ömrümce gönlümde tutunmak diler
Feryat etse de hep sükut içinde
aynada hüzünlü görüntüm benim
ömrümün dışında yahut içinde
olmayacak gamsız sükutum benim
Elveda demeden giden ey güzel
bildin mi bir hüznü beslediğini
bildin mi ölüme sallanan her el
doldurur gönlümün aç gediğini...
Hayalin bir bıçak sokar içime
bir neyin efkarı kanar ansızın
yutkunurum, alev akar içime
alev alev ağlar içimde sızın
Ahımın isiyle yanınca bahtım
hüzün ağlar keder ağlar gam ağlar,
ağlayan bir çocuk gibi hayatım
adınla, kararan bahtımı dağlar
Nasiplere dair edilen kasem
öyle kalakalır adınla yarım
bir lahza adını hecelemesem
uçamayan bir kuş gibi yanarım
İşkencedir adın içimde derin
gece gibi derin bir işkencedir
adınla canlanır bende gözlerin
adın içimde bir geçmez gecedir
Felek ağlasa da mahzun ne çare
ne çare yanıyor adın içimde
bir ateş düşüyor bastığım yere
bastığım yer feryat figan içinde
Edemem duramam öyle yanarım,
yanarım hicranı ağlatır âhım
bir ateşten sükut olur kararım
bu sükut içinde donar eyvahım.
Hafakan içinde bütün bedenim
on yedi bin gözle ağlamak ister
gülme bu halime gülme be zalim
ateşe dayanan bir çınar göster
Ağlamalarım da tükenir elbet
dönerim biçare ben de mecnuna
tımarhanelerde sensiz nihayet
takılır namlunun aklım ucuna
Narin narin damlar göklere hüzün
açılan bir çift el gibi semaya
sebebi intihar olunca yüzün
bir çift kanat olur hüzün duaya.
İnleyen nağmeler hep yağan karda
gelmeyen baharı müjdelediler,
ezilen parmaklar ki duvarlarda
benimdiler, yumruk yumruk idiler
Felek isyan etsin halime git git
ne de çok oysa ne de çok sevmiştim,
gözlerine kurban olduğum vakit
azatlık koyunlar gibi sevindim
Efkarın böylesi bir hayalini
kınardı Züleyha bile görseyi
irademn şu felç olan halini
inan düşürürdü ile görseydi
Mahvoldum aşkınla perişan oldum
sağır gökkubbede figana döndüm
sayende nihayet hüzne can oldum
etten ve kemikten hicrana döndüm...
Devran döner beni bir gün ararsın
ansızın karşıma bir gün çıkarsın
sakın gözlerime bakma yanarsın
acıyıp incinir kalbin ağlarsın
O gözler ki kalbin aynasıdırlar,
aldanma hep ıslak olduklarına
bir çift cehennemin aynısıdırlar
bende kalandırlar senden yarına
Ğufranına muhtaç iken Allah'ın
kahrına müstehak olan o gözler
en isyanlısını yaşatır âhın
beklemekten halsiz kalan o gözler.
Uzaklarda sensiz bu gecelerde
beklemek mi ölmek mi gülmek mi zor?
düştüm düşeli ben bu huysuz derde
içimde her gece bir ney inliyor
Melül mahzun beni böyle derbeder
bekletip her lahza yakacak mısın,
küllerimi de sen etmeden heder
zalim, yakıp yakıp bakacak mısın?
Gözlerim küheylan oldu yolunda
çatlarcasına, âh çatlarcasına
bekliyor ümidin kırık dalında
temmuz ortasında son karcasına.
Üzüntüm döndü bir içten niyaza,
yaktı yıktı beni yıldırdı yasın.
kafamda bir veba gibi her lahza
aklımdasın zalim hep aklımdasın
Nâr idim üfleyip söndürdün beni
buz idim ateşte kızdırdın beni
yaktın ihtiyara döndürdün beni
sonunda candan da bezdirdin beni
Ünümü duyarsın güldü derlerse
aşıkmış veremden öldü derlerse
çok değişti berduş oldu derlerse
şaşırma bir ayyaş oldu derlerse
Ne hayat anladı beni sahiden
ne de mezarlar bir gariban kadar
unutulur elbet ansızın giden
unutulur en az unutan kadar
Kılınan namazlar olmasalardı
kalından urganlar, kanlı kurşunlar
ağlarlardı masum kalmasalardı,
aklımı intihar an an arşınlar
Unutsunlar bütün dostlar adımı
âh edip ardımdan ağlamasınlar
ölürsem bu dertten edip yâdımı
bir de kalplerini dağlamasınlar
Talih kedere kök saldı salalı
kalmadı güç bende kuvvet kalmadı
artık hayallerim bile yaralı
kırık nefesimin bile kanadı
Lanet okuyanlar hayata en az
benim kadar ateşten ve günahkar
benim kadar isyan dolu bir enkaz
olamazlar asla ağlayamazlar
Uzayan geceler inler sessizce
inler, heba olan bir ömür inler
ahu vah etmekten dinince hece
geceler beni bir ney gibi dinler
O ölüler ağlar ölüler hem de
en fazla hayatı ölüler özler
evvelden beri bir çift göz sinemde
yaşayamadığı hayatı gözler
Lâl olan ölüler gibi güllerde
en çok her yerde bir mezarlık özler
özlenen gözlerin uzak illerde
belli ki girilen tabutu gözler
Sızlıyor gözlerim sızlıyor kalbim
sızlıyor kağıda yazılan şiir
artık hayaller de dilim dilim
sızlıyor, içinde ağlanan şehir
Ufaldı toz oldu toz toz hayaller
kayalar kayalar düştü kayalar
kayalar yüzünden taştan melaller
ebediyen bende kalakaldılar
Namert kayalar o hain kayalar
çok çok uzaklara seni çaldılar
dertten ıstıraptan kızgın kayalar
öylece bağrımda kalakaldılar...
Mutluluğumu bir mezara gömdün
aldın toprağından hayaller kurdun
kızmadım küsmedim ama her öğün
içimde bir kıymık gibi hep durdun
Uçamayan kuşlar gördüm ağladım
kimsesiz çocuklar gördüm ağladım
ıpıssız bakışlar gördüm ağladım
insansız sokaklar gördüm ağladım
Talih dedim kader dedim baht dedim
geçer elbet bu dem de geçer dedim
sil kafandan sen de çıkar at dedim
ağlamamak değil bu hüner dedim
Laleler yetişsin gül bahçesinde
unutsun gülünü gülsün bülbül de
gönlün bu yangınlı kül bahçesinde
tutuşsun kül duman olsun bu gül de
Unut artık unut hiç sevmemiş ol
dol bir dem bulut ol bir dem yağmur ol
akla da gönle de hiç sövmemiş ol
dayan dayan dayan tunçtan sabır ol
Lâl olur elbet her çekilen çile
dedim öyle dedim ama ne çare
yüreğimdeki bu derin aşk ile
ağladım ağladım yine biçare
Uzun uzun bakma öyle ne olur
bakma bana öyle ah eder gibi
sızım sızım inan içim yanıyor
bakma gelmeyene dek gider gibi
Kurşunlar yağıyor omuzlarıma
göklerden sükutun derin feryadı
düşüyor kış gibi tüm yazlarıma,
taşıyamıyorum artık hayatı
Lanetlenmiş gibi yanıyor içim
nerede azrail nerede kaldı
bir umut ararken bu uğru seçim
bütün hayalleri elimden aldı
Anlamı en derin nağmeyi çalar
intihar denilen mahir piyanist
anlanılmama bir ağıtla dolar
anlanır o lahza bu mahur kesit
Râm olur hayat tutkularıma
ne hüzün ne keder ne de bir elem
sensizlik düştüyse kara bahtıma
dört gözle beklesin beni cehennem
Dön de bir bak halime desem
cansız bedenime can üfle desem
durdurur beni tek kelime desem
neye yarar artık edilen kasem
İntihar yeni bir doğuma gebe
bilinmez her hangi bir anda birden
belki bir on yedi martta galebe
edecektir hüzne bir beyaz kefen
Lincime fermandı bu yaptıkların
insanı oysa hep yiyen kibirdi
mermerleri ancak İscehisar'ın
kalbin kadar taştan olabilirdi
Ey benim ilkbahar yüzlü celladım
ey benim cennetim, ey cehennemim
tarihe seninle düşecek adım
yâdımı adınla süsleyeceğim
Ruhuma ne yasin ne de fatiha
gönderme gelmesin istemem asla
istemem, ne vefa ne de bir dua
ne sor beni ne de gel mezarıma
İçin için yanan şu feryadımı
unut kafandan at hatıratımı
ayet olsa bile anma adımı
türküler dinleyip etme yadımı
Maziden kalan ki bir hoş sedadır,
kızma bana nolur anla halimi,
kara sevdadır bu kara sevdadır
mecnundan keremden bil ahvalimi...
...
Hayata bir isyan olsun diye mi
bu kesif bu keskin aç suskunluğun
görmeyen gözler de dolsun diye mi
ıstırabın neden bu kadar yoğun?
Anlamak ansızın ağlama demek
belki de dilini yutma demektir
sükutu dokuyup hep ilmek ilmek
sevinci bir kenara atma demektir
Neden bu muamma nerede cevap
nerede kederi dindiren ilaç
hicranlar da bir gün duyar mı hicap
çıkar mı düze bir gün bu dolambaç?
İsyanım gibi bir derin suskunluk
ki ah kaplamış her bir yanımı
bir cürüm gibi bu huysuz durgunluk
geciktirir bahttan gelen affımı
Fena halde keder fena halde gam
bir fena ki bu hal içinde susmak
hicranın hakkımda kestiği ahkam
biriktirip kini sükuta kusmak
Ey sükutu benden alan aynalar
üzerimdeki bu tunçtan ıstırap
hayatı daha ne kadar kovalar
daha ne kadar hep sürer bu azap?
Kim bilir belki birden öleceğim
huzur ne demekmiş öğreneceğim
ben asıl öldüğüm gün güleceğim
onsuz hayattan hep iğreneceğim
Onu görürseniz yalan söyleyin
sevmiyormuş artık unutmuş seni
mutlu bir hayata başlamış deyin
elbet ölüm gelip alacak beni
Çarem mi olacak idi bu hayal
böyle mi dinmeli idi bu sükut
ölmenin fikrinde süslenen visal
şu boş ellerimden tut bari sen tut...
AHMET BALABAN
Bu şiir toplam 869 kez okundu.
3.02.2014 12:08:09