Ali Püsküllüoğlu
Çember
Nasil olsa bir gün eriye eriye tükenecek Güneş,
nasil olsa düşeceksiniz bir kaldirima, severken
ya da koklarken bir çiçegi, bir mektubu okurken ya da
bir parkta güneşlenirken, çocuklarin oynaştigi bir sira
(sevgi, o yabanil dag geyigi, kaçar durur sizden)
akşam çökerken, boguk bir sikintiyla kente
o alişilmiş sicim yagmurlar yagarken
(soluk, kararsiz bir gögün altinda, bir başiniza öyle)
adimlariniz gider ya gitmez, sigaraniz agzinizda
merhaba diyensiz, tükenmişliginizi sonuna degin yaşarken
siz var misiniz bu kentin pis havasinda (bilmezken)
sokak kedilerinin, o hüzün şarkilarinin yaninda
nasil olsa bir gün olacak bu, kaçamazsiniz
(siz kendiniz misiniz gerçekten? onu da düşünmelisiniz)
meyhanelere girseniz sikintiyla, kavgalariniz olsa
nedensiz ve korkunç. Tutup güvercinleri okşasaniz
ya da yolsaniz tüylerini martilarin ve onlarin
gümüş sapli kara bir biçagi öfkeyle sallasaniz havaya
tükeneceksiniz yine de. Bu korkunç sorunun karşiligi yok
savaşlardan yenilmiş çikacaksiniz, yitik hep yitik
neyiniz varsa, acinin bilinmedik köşelerinde ta derinde
yitik hep yitik. Boyuna bu. Varlaştirmaz sizi hiçbir şey
akşamin yürege agir basan o yilgin gelişinde
isteklerin bilinmezliginde, adim başi degişen, adim başi
kararsiz. Hangi soruya karşilik olacak? bilinmezken
kalmanin neyi degiştirecegi, gitmenin neyi eksiltecegi
neye yok desek, neyi çarmiha gersek, neye tapsak
diye düşünseniz bile. Düşünmek olur bu önce, ama sonra?
ama sonra sikintilarinizin kişi başlar yine de
çevrenizde ateşten bir çember gibi darala darala
çevrenizde ateşten bir çember gibi darala darala
Bu şiir toplam 620 kez okundu.
4.11.2006