murat çavuşoğlu (desaba)

KAPKAÇÇI

Yakınlaşan kavşaklarda tercihen
Sutrelenmiş kırları gezdim
Sorular yumağı patiğimde
Islak koridorları çıplak ayak gezdim
Seksene dayanmış merdiven üstü
Ben kaldım balkon süsü
Kapat küpe çiçeği yaprağını
Kıs sesini saka kuşu
Ağaçların yurdunda
Hırçın rüzgarda, arşemle
Keman tellerini ve ayağımı
Sürterek gezdim

İç içe pasaj katlarında
Eski bir koku takılmıştı genzime
Acı bir muhayyer güftesi
Çınlıyordu kulaklarımda
Talihim yıllanmış şans kadehi
Kül tutan mantığımın maşasıydı

Ağlıyordu Farjad’tan hiçliğin kemanı
Saçlarının kara bestesi
Masal devleri gibi önümde
Ve ben küçücük yemin
Adaklardan sonra geceleyin
Yalnız gezdim
Sarhoş gezdim
Uyandım uyandım gezdim

Mandalina kabuğu tadım
Soğuk yalvarışlarda sınardım kendimi
Deniz mercanın da irkilir balıklar
Bir balık kızı peşinde
Bata çıka okyanus dibinde gezdim

Eski bir meltemdir tanıdığım çember gülü
Sirkeci, Eminönü tramvayı
Yerli yabancı turistler alayı
Bir kapkaççının elinde araklanmış çanta gibi
Sokaklarda ürkerek
Daimi bir hızla gezdim
Değerli ne varsa içimden alınıp
Bir kenara fırlatılacağımı bilerek
Ümitsiz bir hazla gezdim

Yaraya fermuar çekti bir dokunuş
Susuzluğum zemheri lezzetinde suskunluk
Yarım sürahi içinde pazarlığım
Ne tam dolu ne boş varlığım
Her başı yaslı kitabın kısır döngüsünde
Sayfalarda ezilmiş gülleri,
Kırık dallı bostanları gezdim

Kireç çektim caddelerin uyluklarına fitil fitil
Ağaçlarını boyadım yarı bellerine kadar
Ucu sivri, demir bahçe kapılarına
Sürgün ettim kapkaççıyı
Abasına sığınmış yamalı kalbiyle
Dört teyel dikişi zikzak çizerek gezdim.

Bu şiir toplam 393 kez okundu.
23.08.2013 05:46:04

• Yorumlar
• Yorum Yaz