SERBEST KÜRSÜ
GÜNEŞLİ GÜNLER GÜNEŞLİ GÜNLER Her sabah aynı vakitte uyanıyorum. Güneşin odama süzülüşünü izliyorum. Onu sabahın ilk vakitlerinde izlemek ve daha şehir yeni uyanırken onunla baş başa kalmak bana her şeyden daha çok huzur veriyor. Biliyorum, günün birinde her yalancı aşk gibi oda beni terk edecek. Bunu bile bile onunla oluyorum her sabah. Çünkü hayatta hiçbir şey onun kadar sıcak değil varlığıma. Tenim, onu düşlerken, sıcaklığını hissediyorum bütün ilklerimde. Binlerce yüz suya gitmeden daha gözlerini açmadan, onunla olmak ayrı bir güzellik benim için. Uzun bir kış yaşadım. Üşüdüm, onsuz ben hiçbir elde mutlu olamadım. Öyle üşüdüm ki onu aramak için her gün binlerce yol kat ettim. Geleceğini biliyordum ama bendeki bu onsuz olma duygusu beni buna iteledi. Hangi yüzde hangi tende bulabilirdim ki onun sıcaklığını!? Ne zaman güzel bir söz duysam hemen düştüm peşine ve zamanla gördüm ki düştüğüm yalnızca gölgesiymiş, gerçeği değilmiş. Çok acı çekti bu kalbim yokluğunda. Avuçlarımdan düştü kırık bir cam parçası gibi şimdiler de kalbim. Daha ne kadar böyle gider bilmiyorum. Sen hep orada kalsan ve hep seni öylece izlesem ve hiç batmasan geceleri diyorum. Sadece diyorum daha ötesine gidemiyorum. Tıpkı bir yazıya konulan tek bir nokta gibi. Devam edemiyorum. Sadece izliyorum seni, daha başka duygularımla… Derdimi sana anlatıyorum hiç kimse görmeden duymadan bilmeden. Herkesin ayrı bir telaşı var. Bunlara ayıracak vakitleri bile yok. İnsan, ne zamana doğrucu olmayı, sevgiyi, sadakati bir yudum su misali sunmayı öğrenecek? Bu duygular bir yerlerde saklı, günün birinde ortaya çıkacak diyorum. Ama ne yazık ki kendimi kandırıyorum. Her defasında yeniliyorum, kendime. Bu yenilgiler çok ağır gelmeye başladı. Adeta en kaz atında kalmış gibi hissediyorum kendimi. Ayın arkasına saklanıp aydınlatıyorsun yeryüzünü. Kim görüyor seni benden başka acaba? Kim bakıyor aşkla, sevgiyle. Her sabah doğunca sen, bazı yüzler var ki, seni görmemek için çekiyorlar yorganlarını, sığınıyor göz kapaklarının karanlığına. Oysa senin doğuşunu izlemek, bu dünya da görebileceğimiz en güzel mucizelerden biri. Ve nihayet; Bahar geldi. Çiçekler nazlı nazlı kokularını salmaya başladılar bile. Oysa Nisan ayındayız, yağmurun altındayız. Olsun diyorum, az kaldı diyorum. Seni yeniden göreceğim için yağmurları az da olsa sevebiliyorum. Hala pencere kenarındayım. Gözüm gökyüzünde, kalbim avuçlarımda. Devrik olmayan, düzenli cümlelerinle yollayacağın sıcaklığını bekliyorum. Yağmur sonrası doğuşunu izleyeceğim, herkesten önce ama herkesten önce… Güneşli günler geldi artık diye gazetelere haber yapacağım. Duysunlar bilsinler artık aramızdaki ilişkiyi, sıcaklığı… Güneşli günler geldi artık… /Yusuf er/ yusuf er / 7.04.2013
Bu yazı 473 kez okundu.
YORUMLAR |