kağan işçen (kagan_iscen)
İzi Yakın
sızısız geçse ilkyaz
sen çıplak dalda tozlanmış bir meyve gibi
sığsan avucuma
sığmadığın gibi soluğumu sokak yapışıma
korkularıma bir de düpedüz
içten kapılarda kalarak yarım aklım
kirpiklerimi ömrüme örtüşüm gibi...
ayağı burkuldu gözbebeklerimdeki serçenin
istersen kaldırma başını göğe
darılır unutkanlığım bile...
bu taksim ömürden nağmesi anlasan
bizden önceden bizden sonraya sıradan
hiç özlenmemiş köprüler gibiyiz sorsan
düşlenmesi bile imkansız
eski taşra sessizlikleriyle ağladığımızı
tanrı da bilmez kulu da
ama izi yakın dağlarda umudumuzun
bir yürüsen yalnızlığıma yalnızlığımla
yine yürürsün...
rüzgarın gelişine uyumlu güler günlerim
takılıp peşine gölgesiz bir fikrin
acımasızca tüketerek aşkı
caddelerde soldurmamak adına ilk günkü gibiliği
yolda yürüyüp ama yolu ezmemek adına
bütün çitlerini kaldırarak son sözümün
sarılırım girdapsız gündelik bir ıslıkla
fısıltıyla gerilirken mevsimler
şaşkınca yakalanmamak için
uykusuna doğanın...
gittiğin yerde kaldı gün
hep aynı günü yaşadı ömrüm
sensiz yaşamaktan sıkıldım
artık gökkuşağının altından geçmek istemiyorum
ilkyaz böceklerine özenmek şöyle dursun
karanlık bir yağmurla yüzüme vuruldu yokluğun
kayboluşunu siyah bir buluttan dinledim
gözyaşlarım serüven yorgunu denizler kadar duru
ve ıraklığın haziran uçurtmalarına ad veren çocuklarla
uydurduğum bir oyundu ilkin
gittiğin yerde kaldı gün
büyüdüm...
kağan işçen...
Bu şiir toplam 292 kez okundu.
1.07.2014 01:42:13