SERBEST KÜRSÜ
GÜNLÜK ..aylardan eylül,inceden bir soğuk yağıyor şehre ve ayaz günün sabahını fena vuruyor,kuşlar tünemiş elektrik tellerine sıra sıra ve ağaçlar kar beyazı ince bir tül ile örtülmüş,şehir üşüyordu,insan,hayvan,bitkiler üşüyor ve gökyüzü mevsimin acımasız buz kesiği havasında,Aze tüm bunları kısa bir an diliminde hızlıca zihin sahnesinden geçirdi,”.. ruhum çok üzgün bugün..” dedi,odasının dağınıklığına uçuk bir gülümseme fırlattı hiç keyfi yoktu,o dağınıklık içinden test kitaplarını,cevaplanmış soru sayfalarını ve masadan yere düşmüş kitaplar,yenilmiş-yenilmemiş ıvır zıvır atıştırmalık yiyecekler,arkadaşları ile çektirilmiş birkaç resim ve çok sevdiği çerçeveli bir fotoğraf,gözlerini oğuşturuyor tekrar uyumaya dönüp dönmemek arasında gidip geliyordu kah eğiliyor kah doğruluyordu neyi düşünüyordu veya neyin öncelikli olması gerektiğini bilmiyordu tam bir belirsizlik içindeydi,dağınıklıktan birkaç eşya karıştırdı ev terliklerini aradığını düşündü tekini bulmuştu ama ya diğeri ? sıkılmaya başlamış tam çığlık atacakken diğerini gördü,terliklerine kavuşması yetmişti içinin rahatlamasına,üşüyen ayaklarını sıcacık tutmaya başlamıştı bile kendine geliyordu,bir iki kısa esneme sonrası oda içinde kararsız dolaşmaya başladı,duvar saatinin pili bitmiş olmalı dedi saat tam 03.15 de durmuş,aklına getirmek istediği cümleyi kuramadı,sahi neydi bozuk saat bile günde en az iki kez doğru zamanı gösterir miydi ? ne..!! neyse dedi bilgisayarını açtı,cep telefonuna şöyle bir göz attı,odasının tek çiçeği kaktüse yöneldi,mini bir saksı içinde sevimli zarifce dikenli yeşil duruşunun ucundaki mor renkli çiçeğe yüzünü yaklaştırdı,öyle mutlu ediyordu ki bu yakınlık kendisini,yüzünde gülümseme çizgilerini hissediyordu,penceresinin bu en güzel aksesuarını bahçeye değişmezdi,perdeyi çekti gün ışığı düşecek şekildeki odasına ne bahar sabahı,ne de yaz güneşi düşmüyordu,eylül tüm renklerini boşaltıyordu,dışarıda güz yağlı boya bir resimden, tuvalden fırlamış gibi hayata koşmuş doğadaki yerini almıştı,ve odasına sızan buruk gün ışığı eylül renklerini de taşıyordu.Aze,ne yapsa neyi düşünse içi içine sığmıyor,elini nereye atsa içinde bir yerlerde tutuklanıyordu aksi ve hırçın,huysuz ve durgun hali ile mırıldandı “..ruhum çok üzgün bugün..” diyordu,pc.başına oturdu Heavy metal gruplarından BLIND GUARDIAN’ı aradı ve sesini açtı canlanmak kendine gelmek istiyordu,sıkıldı Rock/metal dinlemek istedi,ne olsun ne olsun Link Park,Nirvana,R olling Stones, Depeche mode..hangisi tabi ki Metilica diye kısa bir çığlık attı ,odanın içi metilica’nın o çok yoğun hayatın içindeki sesleri ve insanın itirazlarını,savunma ve saldırı refleksini dillendiren nota bombardımanı ile doluyordu,”.. Başına bir silah daya ve duvarları beyninle boya…” şarkının sözlerine bayılıyordu,sesini biraz daha yükseltti birlikte söylemeye başladı,metalika tam istediği gibi toparlıyordu kendisini,ama benim favorim slow parçaları diyerek parça aramaya başladı,ah harika dedi Silentium – unbroken’i bulup açtı sesin inceliği ve müziğin gizemli bir dünyadan gelir gibi odanın bütün eşyaları bu şarkıya eşlik ediyordu adeta,ikinci parça ,Pain of Salvation - Sisters (Lyrics) grubun seslendirdiği bu parça farklı duygulara seyahat ettiriyordu,Opeth Coil daha bir iyi geldi Aze’ye ama işte sıkılmaktan yine de kurtulamadı,birden aklına NEY sesi dinlemek geldi hemen aradı ve buldu müziğin sesini ayarladı dinlemeye geçti bir müddet sonra oturduğu koltuktan kalktı boş bir kağıda gelişi güzel yazmaya başladı “..hayat bir mozaik değil mi doğan,ölen,gülen,ağlayan,sevinen, üzülen.. senden sonra gözlerinle görmeye başladım ve seninle hayatı görmek en güzel mutluluklarımdan sayıldı,gözlerinde ısınmak,gözlerinde olmak ne güzel olmalı,gözlerinin içine girebilir miyim ? ruhuma giren her güzelliğe oradan seslenmek istiyorum,doğmak ve ölmek gerçeğinin neyi anlatmaya çalıştığını bilmek istiyorum, bu dünyanın olmasa olmaz yegane dünya olmadığını ölümsüz bir hayatta olmak istediğimi oradan öğrenmek istiyorum,gölge bir hayatın aldatıcı bir dünya hayatının bize vereceği sadece geçicilik ve ölümcül gelişmeler değil mi ? hayatın sırrı ve ölüm sonrası olacak bir hayatın gizemi neydi ???..” ,bir yandan ney sesi devam ediyor bir yandan yazdıklarını buruşturup atmayı ya da, katlayıp test kitabının arasına koymak arasında tereddüt geçirdi,tam bu esnada cep telefonu çaldı arayan Gülgez’di,bu arkadaşını çok seviyor onun çok iyi ve temiz dünyasında huzur buluyordu,onunla sık sık bir araya gelmeyi çok isterdi,uzak semtlerde yaşıyor olmaktan üzüntü duyuyordu,kısa bir konuşma sayılmazdı birbirlerini bilgilendirmek adına arkadaşı ile paylaşmaktan memnundu, şimdi daha iyi hissediyordu kendini Aze, mutluyum diyordu gerçekten mutluyum ne çabuk değiştim ben böyle diyerek söylenmeden edemedi.… 26.03.2013/beylerbeyi Mustafa KAYA / 23.05.2013
Bu yazı 339 kez okundu.
YORUMLAR |