SERBEST KÜRSÜ
GÜNLÜK …hey heyleri üzerinde denir, insanın sinirli halleri için,patlamaya ayarlı bir bomba gibi çatacak birini arar durur çevresinde işte böyle geldi eve,çantasını bir yana kendisini bir yana attı bu şehrin kendini ve haddini bilmez insanları ve trafiği ile baş etmek tam bir kabus oluyor giderek dedi,yerinden ok gibi fırladı hırsını pencerelerden çıkardı ardına kadar açtı serin hava hemen nüfuz etti,üşümek ve savaşmak istiyordu,bilgisayarında önce şebnem ferah dinlemek istedi kesmedi Mickey Green ‘i aradı sesini açtı,rafları dağınık kitaplarla dolu kütüphaneye kayıtsızca baktı en iyisi uzanmak dedi gözlerini tavana dikti öylece kaldı,ne düşünüyordu ki kafası öyle karışık ki aklından geçenler kopuk kopuk tu “..doğmadan önce ölmüş olmalıyım ne garip ve tuhaf şeyler görüyorum daha doğrusu her şeyin farkındayım..her zaman ve çoğu zaman siyah bir tül gibi gece bu şehir.. akşam olunca ışıklarla süsleniyor bazı dolunay bazı mehtabın sıcaklığı da eklenince büyüsü olan bir şehir en güzeli de istanbul oluyordu hepsi..,yağmur yağıyor düşler..düşler içinde geziyorum.., çiçekçi kadınların kirli ellerinde dünyanın en güzel çiçekleri,dünyanın en güzel elleri en güzel çiçekleri onlar hiç ummadığım yerlerde şehrin gecelerinde..,şebnemler..bir çiçeğin gözyaşları..,onlarda sever aşık olurlar..,keşke gökyüzünde yaşıyor olsaydım.., habil ve kabil gerçeğini her yere taşır mıydık..,melek-şeytan damarı olduğu müddetçe insan yapısında bu kaçınılmaz olacak ..puslu bir sabah,kırmızı güneş tek top bir ağaç gibi şehrin akşamı endişe dağıtıyor..ah, ben korkuyorum aynalardan ,içinden bir el uzanıp alacak, beni derin bilinmezliklere sürükleyecek diye..,kim var aynada rahat bırak beni ben buralara ait değilim..,saçlarımı ısırıyorum saçlarım acıyor…deniz kurumuş vapurlar durmuş..,hangi alevler yakalayabilir ki beni..,hayır bütün uçurumlar beni sever ..,rüzgar alıp kaçırıyor arabaları bir bir ,yollar ıssız ve yalnız..,ölmeyeceğim işte,ilahi iradenin hükmü gelmesinden önce ölmeyeceğim,gülmesin bu sözüme kimse ve yaşamayı yaşatmayı seveceğim ve bu son kararım..,ben bir karınca olmak istiyorum, olamadım daha,karınca ve Süleyman peygamber kıssası,nasıl güzel bir şey…,bu saydam mavi,bu tuzlu lacivert su öyle berrak ve huzur aşılayıcı ki, petrol tankerlerin yırtarak açtığı hacimli su dalgaları ruhumu karartıyor ..veya kirli ve çirkin art niyetli gemiler maviye düşman gibi geliyorlar..,doğaya ve insana artıklarını boşaltarak öldürüyorlar düşman gemiler.. ,işte ben bu sessiz yapayalnız yolların yolcusu gibi hissederim çoğu zaman kendimi kalabalıklar içinde …,böyle bir yerden yürümek mevsimin en kışkırtıcı olduğu bir akşam önü ne çok anlatacak var bu şehirde.., iyice karardı gök akşam daha sert ve daha buz,güz soğukları indi yere yüzümü yırtıyor yüzüm kanıyor ,akşam rüzgarı çıktı savruluyorum,sen ağlama ağlama yeter ki...korkuyorum anne,korkuyorum..,ahh doğmadan önce ölmek istiyorum..” ,uyuya mı kaldı yoksa hiç mi dalıp gitmedi Aze,bunu hatırlamıyordu ancak az önce neleri hissediyordu hangi zaman tünellerinden geçiyordu hepsi gözlerinin önündeydi,içi ağrıyor ruhu acı ile kıvranıyordu,yüzünü elleri ile kapadı kendine gelmek istiyordu,az önce uzandığı yerde öyle kaldığını düşündü belki bir rüyanın içinden geldi,belki de bilinçaltı yaptı gün içinde tartıştığı insanlar,eve gelinceye kadar katettiği yol yıpratıyordu,müzik bıraktığı yerden çalıyor Remember söylüyor Micky Green, şarkı bitmeden değiştirdi “begin to fade” şarkısını aradı buldu ve sesini açtı biraz,akşam olmuş hava kararmıştı evdeki sessizliğe bir mana veremedi,biraz dikkat kesilince tv sesini işitti, bir dizinin dikkatli izlenmesine vermişti herkes kendisini demek ki,pencereler açık kalmıştı bütün vücudu kırılıyordu,eve geldiğinde öfke ile saldırmış sağa sola eline ne geçtiyse söylenmiş pencereleri de o hırsla açtığını hatırladı,üzerine bir hırka aldı ona sıkıca sarıldı birazdan geçerdi ürpermeleri,duvar aynasını fark etti,bakmalı mıydı…? 27.03.2013/beylerbeyi Mustafa KAYA / 23.05.2013
Bu yazı 318 kez okundu.
YORUMLAR |