SERBEST KÜRSÜ
Genç kızın gözlerindeki umut Ayşe o gün eve üzgün gelmişti. Gün içerisinde yaşadığı hareketlilik ve insanların tavrı onu iyice bunaltmıştı. Duygusal olması yetmiyormuş gibi, bir de her yaşananı içine atması yaşamak konusunda onu çıkmaza sokuyordu. Hal böyle olunca babası dayanamıyor, yanına gelip, biraz sukut ettikten sonra, boynu bükük olan kızının başını, çenesinin altından hafifçe kaldırıp gözlerinin içine baktığında, o an Ayşe’nin gözleri iyice dolmuş olurdu. Kurs müdürü iyi olmasına iyiydi fakat Ayşe’nin isteklerine cevap veremiyordu. Her işveren gibi, kurs müdürü de ondan çok şey bekliyordu. Ayşe elinden geleni değil, olması gereken den fazlasını yapıyordu. Fakat ne yazık ki kimseyi tatmin edemiyordu. Ve bazen içindeki düşünceleri sorguluyordu. ‘’Yapmam gereken iş bu muydu? Ne yapmalıyım’’ diye çok birçok soruyu iş çıkışında uğradığı, Üsküdar sahilinde kendine soruyordu. Gözleri belki insanların tabiriyle boşluğa bakıyordu, oysa o martıların merhamet eden ellere dokunuşunu izliyordu. Hayat yol kenarında, cadde üstünde akıyordu. İnsanlar kendi düşüncelerindeydi. Kimsenin kimseye bakmaya, yarasını okşamaya vakti yoktu. Ölüyordu zaman ve zaman içinde insanlık yok oluyordu. Ve sonra babası:’’ Neyin var kızım? Bilirsin ki; gözyaşlarının akmasına gönlüm razı gelmez. Hele bir anlat bakalım bu gözyaşlarını akıtan sebep nedir? Dedi. Yaşadıklarını babasına anlatması içini rahatlatıyordu. Ve sonra babasının ağzından çıkan her söz de, onu yeniden dimdik ayakta tutuyor, yaşama sevincini yeniden bulduruyordu. Ayşe yutkunmadan ve topladığı her harfi ziyan etmeden babasına anlatmaya başladı. -‘’Babacığım, hayat beni yormuyor fakat insanların tavrı beni iyice ezilmişlik senduromuna sokuyor. Ve bazen düşünüyorum gerçekten bu işi mi yapmalıyım? Ya da Sorun iş konusunda mı onu da pek bilmiyorum. Kendimi geliştirmek ve daha fazla nasıl katkıda bulunabilirim çevremdekilere diye çoğu zaman düşünüyorum. Birkaç ay oldu biliyorsun bu işe başlayalı. Nedense ısınmadı içim, hep başka şeyler düşünüyorum. Mesela minik ellere dokunmak, onların başlarını okşayıp, yüzlerine gülümsemek istiyorum. Vakit geçiyor ve ben kalan vakti daha fazla geçirmek istemiyorum. Elbette her şeyin hayırlısı, bugünün akşamı varsa sabahı da vardır elbette.’’ Dedi. - ‘’Bak kızım Ayşe; Hayatta, insanlarda bir günlük dür. An vardır ve an içinde yaşadıkların. Hepsi bir günü kapsar. Yani yaşanılanlar bir gün geride kalıyor. Ve sen geçmişe dönüp bakarsan mazi olur. O yüzden hiçbir şeyi tam anlamıyla kalbinde büyütme, sıkıntı yapma. Sana öğrettiğim inşirahları oku, kalbini genişleten rabbine sığın. O sana elbette bir yol gösterecektir. Baban olarak daima yanındayım düşen her gözyaşın için üzüldüğümü bil. ‘’ Peki, babacığım’’ dedi ve yorgun olduğunu söyleyerek uyudu. Ertesi gün uyandığında, dışarıya çıkamadan evvel, pencereden dışarıyı yani garip İstanbul’u izlemek istedi. Kalktı ve pencere kenarından dışarıyı izlemeye başladı. Gün, öyle güzel gelmişti ki gözüne sanki bugün ona gülümsüyordu. Bir müddet öylece pencere kenarında kaldı. Sonra dışarıda, kapının önünde oyun oynayan çocukları gördü. Bunlar mahallesinin neşeli insanlarının çocuklarıydı. Ablaları olarak, her sabah yanlarından geçerken onlara gülümsüyordu. Onlarda Ayşe ablalarına gülümsüyordu. Birden bir şey kafasında şimşek gibi çaktı. ‘’Evet, çocuklar’’ dedi. Ve yapmam gereken şeyi buldum diyerek sessizce gülümsedi. Üzerini giyindi. Annesi sofrayı hazırlamış, babasıyla birlikte onu bekliyordu. Oysa Ayşe’nin daha önemli işleri olacaktı bugün. Odasından çıktığında Ayşe, annesi ve babasıyla göz göze geldi. ‘’Annesi buyur kızım sofraya bir iki lokma bir şey ye öyle git işe’’ dedi. ‘’Ayşe, acelem var bugün yapmam gereken işleri biran önce bitirmeliyim’’ dedi. Evden, annesinin ve babasının şaşkın bakışları arasında çıktı. Ve sonra mahallenin sevimli çocuklarına gülümsedi. Onlarda Ayşe ablalarına… Adımını korkusuzca atıyordu. Yanında yalnızca kafasında ve gönlünde topladığı hayalleri ve olmasını istediği her şey vardı. Şimdi yapması gereken, kursa gittiği gibi bir cv hazırlamak ve sonra Üsküdar yetimhanesine teslim etmesiydi. Ve bunun için bir an önce gitmeliydi. Caddeye çıktığında bir otobüse bindi. Akbilini bir kez okuttuğu halde bir kez daha okuttu. Şaşkın ve heyecanlıydı. Otobüs şoförü ‘’Hanımefendi iki kez okuttunuz’’ dedi. Ayşe duymadı. Ve otobüs şoförü ikinciye sesini yükseltti,‘’Hanımefendi gelenler var lütfen ilerleyin arkaya doğru’’dedi. Ayşe irkildi ve kendine geldi. Arkada boş bir yer bulup oturdu. Otobüs gideceği yere geldiğinde indi. Rüzgâr zamanın derin izlerinden sıyrılıp Ayşe’nin yüreğine serin bir anlam bıraktı. Yüreği sanki hafiflemişti. Ve heyecandan uçacak gibiydi. Kaldırımda yürümeye devam etti. Attığı her adım ilerisi için onu düşündürmeye başladı. Kursa geldiğinde hiç kimse yoktu. Bilgisayarın başına geçti. Ve hayatıyla ilgi yani dolduracağı cv ye tek bir cümle yazdı. ‘Yaşamak adına şu hayatta göreceğim en güzel mutluluk, bir çocuğun masumca gülümsemedir. Ve yaşadığım sürece bunun için çalışacağım.’’ Dedi. Güzelce bir dosya içine koydu ve yeniden dışarı çıktı. Kurs müdürü o gün izinliydi. Zaten yapılacak işte yoktu. Ayşe saate baktı. Yetimhaneye yetişmesi için yaklaşık yarım saati vardı. Biraz acele etmesi gerekiyordu. Yoldan geçen taksiye bindi. Ve doğruca yetimhanenin olduğu yere gitti. Trafik vardı ve İstanbul gibi bir yer de yaşamak bazen onu boğuyordu. Ama nedense bazı şeyler yaşamasına neden oluyordu. Taksi yetimhanenin önünde durdu. Ayşe taksiciye ücretini verip, doğruca içeriye yetimhanenin bahçesine girdi. Girdiği gibi ne görsün! Çocuklar koşuyor, gülümsüyor ve cıvıl cıvıllar adeta. Ayşe’yi gören yanına koşuyor. Kimisi elinden tutuyor, kimisi de hoş geldin diye sevinçle yakınlaşıyordu. Biraz oyalandıktan sonra Ayşe yetimhane binasına yöneldi. İçeriye girdiğinde danışmada bulunan güvenlik;’’ Buyurun hanımefendi ne istemiştiniz’’ dedi. Ayşe ise ‘’iş başvurusu için bir cv bırakmak istiyorum’’ dedi. Güvenlik;’’ Beni takip edin’ dedi. Tedirgin ve heyecanlı yüz ifadesiyle, Ayşe onu takip etmeye başladı. Güvenlik onu müdürün oda kapısının önüne kadar getirdi ve sonra tekrar aşağı indi. Ayşe kapıya vurup cv yi verme konusunda cesaretini toplamaya çalıştı. Ne var ki veremiyordu. Çünkü müdürün odasından bağıran sesler geliyordu. Yaklaşık on dakikadır kapının önündeydi. Derin bir nefes aldı ve sonra kapıyı tıklattı. ‘’ Buyurun’’ sesini işittikten sonra içeriye girdi. Müdür içeride üç tane ufak masum çocuğa bağırıyordu. Daha çocuktu onlar, ailelerinden uzak, kendilerine yakın bir sese hasrettiler. Gün içinde kendi kendilerine buldukları oyunlarla oynuyorlar, birbirlerine sımsıkı sarılıp güven beslemeye çalışıyorlardı. Yetimhane de çocuklar dışında kimsenin yüzü gülmüyordu. Gülen sadece çocukların yüzleriydi. Ne var ki çocuklar, ne zaman yetimhane müdürünü görseler, korku içinde oldukları yere çivilenmiş gibi kalıyorlardı. Şuan ise yaptıkları bahçe içinde seslice gülmekti. Gülmek suç mudur? Çocuklar için vazgeçilmez bir duygudur gülmek, oysa burada gülmek yasaktı. Büyükler, ah büyükler kendi acılarını nasılda yaşatmak istiyorlar onların üzerinde. Müdür çocuklara bağırıyordu. Yerli yersiz kurduğu cümlelerle de onlara korku salıyordu. Çocuk bu daima gülerdi, korkardı. Ayşe içeriye girdiği halde müdür onunla ilgilenmedi. ‘’ Buyurun oturun bile’’ demeye tenezzül etmedi. Neydi bu adamın içindeki ki ve nefret? Kim savurdu onun içine nefret tohumlarını ve böylesine kızgın çocuklara… Ayşe dayanamadı olaya karıştı. _ Müdür bey! Siz ne hakla ufacık çocuklara bağırırsınız. Sizin göreviniz sadece onlara bağırmak mı yoksa şefkatle yakınlaşmak mı? Hadi beni geçin ya da elimdeki şu cv yi, şu masum çocuklara niçin bağırırsınız? Hiç mi vicdan yok siz de ve siz hiç çocuk olmadınız mı? Dedi. Müdür karşında kendisine böyle sesini yükselten birini daha hiç görmemişti. Biraz irkildi. Ve sonra; ‘’Sen kimsin ne istersin’’diye karşılık verdi. ‘’ Ben mi’? dedi. Ayşe. ‘’ Ben bu çocukların yüreğinden tutmak isteyen ve onlara yaşama sevincini yeniden buldurmak için gelen aciz bir kulum’’dedi. Acizliğim sizler gibisine değildir, benim acizliğim sevgimden ötürü gelir.’’ Dedi. Yetimhane müdürü, kendi sesinden çok başkasının sesinin daha çok çıkmasına dayanamayıp derhal güvenliği çağırdı. Maksadı Ayşe’yi dışarı attırmaktı. Birkaç dakika sonra da güvenlik geldi. ‘’ Hanımefendi lütfen dışarı çıkın bana kaba kuvvet kullandırmayın’’ dedi. Ayşe müdüre değil masum çocuklara bakıyordu. Onlarda ona. Güvenlik bir kez daha yeniledi söylemini. Fakat Ayşe, duyduğu halde işitmemezlikten geldi. Çünkü o masum çocukları burada bu halde savunmasız bırakmaya gönlü razı değildi. Ne var ki güvenlik kolundan tuttu ve Ayşe’yi zorla dışarı çıkardı. Bu ara da elindeki cv kâğıdı yere düştü. Bir çocuk dışında hiç kimse fark etmedi o kâğıdı. Güvenlik Ayşe’yi dışarı çıkarırken müdür de yerinden kalktı. Koridorda giden güvenlikle Ayşe’ye baktı. Sonra sinsice gülümsemeye başladı. Zafer elde eden bir komutan edasıyla gerildi. Gerilirken nedense bir den yüz ifadesi attı. Rengi soldu. Nefes alıp vermekte güçlük çekti. Ve olduğu gibi yere yığıldı. Kalbi durmuştu. Çocuklar dışında, kimse onun yere düşüp kalp krizi geçirdiğini görmedi. İçlerinden biri koşup güvenliğe haber verdi. Güvenlikte direk 112 acil yardımı aradı. Ambulans gelmesine geldi fakat müdürün kalp krizi geçirmesi onun ölümü olmuştu. Ertesi gün Ayşe, babasının eve aldığı sabah ki gazetede bir yetimhane müdürünün kalp krizi geçirerek öldüğü yazı başlığını görünce devamını okudu. Sonra üzüntüyle rabbine dua etti. ‘’rabbim sen hakkım da ve hakkımızdakileri hayra çıkar’’dedi. O gün kursa gitti ve tekrar eve döndü. Döndü dönmesine fakat aklı hep o çocuklardaydı. O gün yaşadığı olay esnasında cv sini yere düşürmüştü. Orada bulunan çocuklardan biri de o cv yi alıp saklamıştı. İki sonra yeni yetimhane müdür geldiğinde ve odaları gezdiğinde, o cv yi elinde bulunduran çocuğu fark etti. ‘’Nedir bakalım elindeki o kâğıt’’dedi. Başta çocuk bir şey demedi. Saklamaya çalıştı kâğıdı. Yeni müdür çok iyiydi, efendi birine benziyordu. O da yetim büyümüştü. Halden anlıyordu açıkçası. Çocuk güzel davranıştan dolayı kâğıdı usulca yetimhane müdürüne verdi. O da kâğıda şöyle bir göz gezdirdi. Sonra ufaklığa gülümsedi. ‘’bu bende kalabilir mi’? Dedi. Müdür. Çocukta başını salladı. Müdür hemen odasına gitti ve telefonuna sarılıp Ayşe’yi aradı. Durumu anlattı. Onu iş için beklediğini söyledi. Ayşe de heyecanla kabul etti. Ve sonra kursu bırakıp, daha güzel yarınlar için çok çalıştı… /yusuf er/ 14 eylül 2013 yusuf er / 14.09.2013
Bu yazı 431 kez okundu.
YORUMLAR |