DUYURULAR

SERBEST KÜRSÜ

GARİPLİKLER ÜLKESİ TÜRKİYE’DE YENİ OYUNLARA YER YOK

Türk sözcüğünün anlamı; "Güçlü, kuvvetli, miğfer, türemiş, şekil kazanmış" demektir. Türk milletinin kökünün dayandığı Türk (Türük- turuk-turki -turk) adındaki insan, insanlığın ikinci babası Nuh Aleyhisselam’ın oğlu Yâfes’in oğlu olan kişidir. Türkler, Nuh Tufan’ından beri var olan, ilk devleti kuran, dünyanın en eski dilini kullanan ve hem Tevrat’ta, hem de Kur’an ı Kerim’de övülmüş, dünyanın dört bir yanına yayılmış bir Millettir. Görüldüğü gibi Türk binlerce yıldır var olan şanlı bir Milletin adıdır.Türkler osmanlı imparatorluğu dönemine kadar 98 adet beylik, devlet, hanlık ve imparatorluklar kurmuş Osmanlı İmparatorluğu döneminde toprakları 22 milyon km2 ye ulaştıktan sonra yıkılmış ve 99 ‘uncu Türkiye Cumhuriyetini kurmuş köklü geçmişi olan Yüce bir millettir.
Bir otağdan 98 devlet imparatorluk yaratarak yüzyıllarca dünyaya hükmetmiş ve yüz yıl öncesine kadar dünya düzeninin sağlanmasında öncülük etmiş en son yedi düvele karşı savaşıp her şeyini yitirmiş olan Osmanlı imparatorluğundan yine yedi düvele karşı savaşarak ancak bu günki 780.000 km2 sınırlarına kavuşabilmiş ve Türkiye Cumhuriyetini kurmuş,yakın tarihimizde de hala Türki Cumhuriyetlerinde yeni devletler kurulmasına öncülük etmiş bir milletin mirasçıları olarak tarihimizden hiç ders almadığımızı bizi bu hale getiren nedenleri hiç irdelemediğimizi anımsatan davranış biçimlerini halen sergilemeye çalışanların olduğunu üzülerek görüyoruz.
Daha dün denecek kadar yakın tarihimizden bile bihaber olan tarihini okumayan okuyanlarında yanlışlarla dolu uydurma yazılı tarihimizi okuyarak kendini tarihçi zanneden zavallılar topluluğundan ibaret değilmiyiz?
Hala o eski kendi kendini yok etme ülkemizi içten yıkma alışkanlıklarımızdan hiç vazgeçmediğimiz açık açık ortada değilmi? kendi menfaatlerimizi ön plana çıkarıp ülke menfaatlerini hiçe sayma iktidar hırsıyla her türlü kötü yol ve yönteme başvurarak on yıllarca çıktığımız merdiven basamaklarından çıktığımızdan daha fazla geri düştüğümüz, üstelik bu davranışımızı onlarca defa tekrarlama ve hiç bir ders çıkarmadan aynı hataları tekrar etme hastalığından hiç kurtulamadığımız gerçeğini kim inkar edebilir ki.
Türkiye Cumhuriyetini kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün baypas edildiği günden bu güne kadar geçen süre içinde bu ülkeyi kimlerin yönettiği hangi uluslar arası güçlerin güdümüyle hareket ettikleri veya hareket etmek zorunda bırakıldıkları araştırıldığında ortaya çıkan acı gerçek bizim titreyip kendimize gelmemize yetipte artacaktır.
Türkiye cumhuriyeti 1935 yılından sonra kendi halkını aşağılayan ötekileştiren insan odaklı olmayıp devletçi odaklı olan ama devletçiliği dahi becerememiş kendi vatandaşını hakir görmüş, etnik kimliklere bölünmesine çanak tutmuş adlarını kocaman harflerle okuduğumuz ama gerçekte büyüteçle bile okunamayacak kadar küçük Devlet adamlarının yönetim biçimleriyle idare edile gelmiş ve başımıza türlü belalar sarılmak suretiyle ne hallere düşürüldüğümüzü nasıl unuturuz ? ne zaman (menderes –özal dönemi gibi) insan merkezli ülke ve millet menfaatlerine uygun yönetim biçimleri denenmiş ise başına olmadık çoraplar örülmek suretiyle deneyicilerin nasıl bertaraf edilerek idam edildiğini yada zehirlenerek öldürülmüş olduğunu nasıl görmezden gelebiliriz? Bütün bu tarih i gerçeklerle onyıllarca yaptığımız birikimlerimizi, siyasi ve ekonomik tüm kazanımlarımızı nasıl kaybettiğimizi ve her defasında kimliğimizi ve karekterimizi kaybetme pahasına nasıl uluslar arası güçlerin oyuncağı olduğumuzu ve alel acele o güç odaklarının güdümündeki yönetim biçimlerine geri dönmek zorunda kaldığımızı nasıl hatırlayamayız’ki.
Türkiye Menfaatlerine uygun yönetim biçimini uygulayabilmek için on yıllarca aradan sonra üçüncü defa deneme fırsatını yakalamış, Türk milleti her türlü engellemelere rağmen belirli bir mesafe de kaydetmiştir. Kaydedilen bu gelişme karşısında her zamanki güç odakları yeniden hortlamış o alışık olduğumuz vesayet sistemlerini çeşitlendirerek (Terör,7 şubat, gezi, 17 aralık darbe girişimi vb ) önce iç düşman yaratılmak suretiyle elde ettiği kaynakların eritilmesi için yıllarca terör belasıyla başbaşa bırakılmış, bu duruma rağmen gelişme potansiyelinin devam ettiğinin görülmesi üzerinede mevcut istikrarlı yönetim biçiminin bir an önce değişmesi için iç ve dış mihraklar harekete geçirilerek ülke ekonomisi çökertilmek istenilmiş, her türlü gıybet, iftira, hile, desise, yalan, dolan, dikiz, dinleme, kes yapıştır, montajla servis et yöntemleriyle 30 mart yerel seçimlerinde halk teste tutulmuş , milli şuurun istedikleri şekilde tezahür etmediği görülmüş, bütün bu başımıza çorap örme işlemlerinin geri püskürtülmesi üzerine de gene her zaman uyguladıkları yöntemi yani halkın duyarlı olduğu değerlere saygılı kişlik göstergeleri olan ama kendilerinin güdümünde icraatlar sergileyecek eski türkiyeyi temsile ehliyetli kişi arayışlarına gidilerek bir adet kobay bulunmuş ve temeli dahi olmayan iki payanda ile asılmış bir çatıya yerleştirilerek bir dayatma ve aldatmacayla karga kılavuzlar tarafından halk önüne çıkarılarak servis edilmiştir.
Uluslararası güçlerin hesap edemedikleri en önemli husus Türk halkının gözünün artık sonuna kadar açıldığı, daha önce uygulamaya konulan bu yöntemlerle ilgili deneyimlerinin canlandığı, sahte tarih bilgilerinden gerçek tarih bilgilerine ulaşılarak bunun halka çok iyi anlatıldığı, ekonomik olarak kendi yağımızla kavrulduğumuz bir döneme ulaşıldığı,Türklerin insan olduklarının, itilen kakılan bir millet olma durumundan kurtulduğunun, saygınlığını yeniden kazanarak kendisine güven aşılandığının, güven aşısının tutması sonucu oluşan yeni sürgünlerinden de ilk meyvelerin toplanmaya başlandığının unutulduğu gerçeğidir.
Bunca gariplikleri yaşamış bir ülkenin fertleri olarak her ne kadar hala akla karayı ayıramayan eski Türkiye’nin devamını isteyen vesayetçi anlayış sahipleri mevcut isede
sayılarının gün geçtikçe azalmakta olduğu, halkın bilinçlenerek eski siyaset tarzını benimseyen toplumun çok gerisinde kalmış olan siyasetçilere pirim vermediği gerçeğinden hareketle artık aklımızı başımıza topladığımızı, Türkiye düşmanlarına yeni fırsatlar verilmeyeceğini ve tekrar aynı oyunlara gelmeyeceğimizi düşünüyorum. İnşallah yanılmıyorumdur.

Sağlıcakla kalmanız ve yinede temkinli olmamız dileğiyle en iyi günler hepimizin olsun. Saygılarımla...Bir kusur işledimse affolunmam dileğiyle

29.0602014 Bülent ARKAN


Bülent Arkan / 4.07.2014

Bu yazı 777 kez okundu.


YORUM YAP



YORUMLAR

Siirdemeti.Net - 2005 Yılından Günümüze Karşılıksız Sevgi ©