SERBEST KÜRSÜ
Ekmek içi "ÇORBA" Öğlen yemeği için evden dışarı çıkayım dedim ve çıktım. Soğuktan sakına sakına Altınkum/UNCALI’daki bir restorantta buldum kendimi. Kafamda düşündüklerimle birlikte oraya kadar nasıl yürüdüm, nasıl zaman geçti anlamamıştım.Herneyse tavuklu bademli salata söyledim. Karşı masaya birkaç kişi geldi. Biri çorba istedi. Garson “kase mi, ekmek içi mi?” diye sordu. Garip geldi değil mi? Ekmek içi çorba… İlginç bir sunum. Menülerin renkli sayfalarında şık duran bir fotoğraf. Otantik bir servis. Bademleri kıtırdatırken bunu düşünüyordum bir yandan da. Çorba içilecek sonra ekmek ne olacak? Belki çorbayla ıslanmış kısımları kaşıkla biraz didiklenecek sonra da koca ekmek, içi boş ve ıslak, öylece bırakılacak. Hatta bulaşık bir tasmış gibi içine belki peçete atılacak. Hesap ödenecek. Kalkıp gidilecek. O ekmek çöpe gitti diye kafe sahibinin hiçbir kaybı olmayacak. Parası çorbadan çıkmıştır. Menü zenginliği açısından, görünüm açısından, ekmek içi çorbanın o kafede bulunması, atılan ekmekten çok daha fazlasını kazandırmakta muhtemelen. Hayata aritmetik penceresinden bakarsak ortada israf edilen bir şeyin olmadığına inanabiliriz. Ama çıplak toprağın üstünden güneşe bakar gibi bakarsak hayata, sapından kopan buğday başağı gibi, savrulan saman gibi, öğütülmüş un, kabarmış hamur ve yanan odun gibi bakarsak israfın tam olarak ne olduğunu belki anlayacağız. Armağanlar ne çok ve kadir kıymet bilirlik ne az… Marulların arasından sızan nar ekşisi ağzıma yayılırken bunu düşünüyordum bir yandan da. İşte böyle... Aykut Hayati GÜNDOĞDu 08.01.2008 Aykut Hayati GÜNDOĞDU / 10.08.2011
Bu yazı 730 kez okundu.
YORUMLAR Gönderen: SEYİT KAZİM CANADN HURMET EDERİM SEVGİELR KALEMİNE 4.09.2011 22:10:16
|