DUYURULAR

SERBEST KÜRSÜ

Haham Diyanet İşleri Başkanı Olur Mu

?

İsim Türk ismi olanca bizim gibi cahiller de olur mu öyle şey. Hem Türk, hem Haham, hemde diyanet işleri başkanı. İnanmak hakikaten çok zor. Bizler millet olarak biraz değil, bayağı safız her halde. Gelen aldatıyor giden aldatıyor. En iyisi kendin araştıracaksın. Herkesi kendin gibi bil, öyle davran ancak, gereğinden fazla güvenme demişler. Bir gözü kör Şeytan her zaman her an tetikte aldatmak. yoldan çıkarmak için bekliyor..
Bizler Müslümanlığımızın gereğini yapmıyoruz. Dinimizi öğrenmek için hiç bir çabamız yok. Felan hoca söyle dedi. filan hoca daha mantıklı söyledi. Kulaktan kulağa dedikodu yaparak dini bilgi öğrenilmiyor. Kuran-ı Kerim Ana yasamız, Peygamber Efendimiz(s.a.v.)in sünnetleri kanunlarımızdır. Müslümanım diyenlerin bunları bilmesi şart. Anlamadığınız ayetleri, sünnetleri Özü sözü bir, din Alimlerine sorarak öğreneceğiz. Din Alimleri peygamberlerin halifeleridir. Bazıları diyorlar ki Kura-ı Kerim bize yeter. Sünnetlere gerek yok, Alimlere hele hiç gerek yok bizler akıllı insanlarız. Anlarız biliriz. Doğru ise çocuklarımızı okula niye gönderiyoruz? Devlet kitapları dağıtıyor. Bizler okur öğreniriz öğretiriz, sınavlara girerler sınavı kazananlar diplomalarını alırlar. Milyonlarca öğretmene ne gerek var. Fuzuli masraf. Bu günlerde her kesler din Alimi, Yalan yanlış bilgiler aktarılıyor. Bilinçsizce değil, maksatlı. Dinimizi insanlara yanlış aktarmakla görevliler. kanaatimizce. Dinini iyi bilmek her Müslümanın görevi bilecek araştıracak araştıracak. Müslümanlara saldırılar her alanda her zaman var idi olacak ta. Bunlar hiç önemli değil, Yeter ki biz Baş Düşmanımız Şeytan ve ona hizmet edenleri tanıyalım. Düşmanını tanımayanlar yenilmeye mahkumdurlar. Düşmanlarımız bir çalışıyorsa birler en az iki kat çalışmak zorundayız. Bu dünya düşmanlarımızın cenneti, Bizlerin sınav alanı. Onlar kötülük yapmak peşinde cehenneme koşarlar. Bizler dinimizin dışına çıkamayız. O yüzden çok bilgili, güçlü ve çalışkan olmalıyız.. İnanın cehenneme koşanlar bizlerden daha gayretli, Bizler sanki Yüce Yaradanımızın rızasını, cennet misafirhanesini istemiyormuşuz gibi davranıyoruz. Rızkımızı yanlış yerlerden, hatta kişilerden ister olmuşuz. Bizleri maalesef uyutmuşlar, cehaletimizden, tembelliklerimizden faydalanmışlar. Dinimize hurafeler sokulmuş... Haramın yeri ayrı, Helalin yeri ayrı. Sanki iki mideleri var. Haramın yeri, şeytani fikirleri besler. Helalin yeri rahmani fikirleri besler..

Haramlar hayırlara götürmüyor. Elin namusuna art niyet besleyenlerin, namuslarına yine art niyetli yoldaşları art niyet beslerler. Hainlik edenler hainlik bulur. En son yerleri cehennemdir. Müslümanlığımızın kıymetini bilelim. Düşmanlar çok, Ancak asıl düşmanımız Cehaletimiz ve Şeytanı unutmamız. Yolumuz olmasın şeytani yol, Yolumuz her daim hak yol İnşaAllah.. Dini bilgiler din adamlarının değil, Her Müslümanın farzı. Dinimizi düşmanlarımız bizlerden iyi biliyorlar. Bunun kanıtı dinimizi düşmanlık için öğrenenlerin bazıları Müslüman oluyorlar. Takip edin. Onlardan öğreneceğimiz çok güzel bilgiler olacaktır. Şuurlu Müslüman düşmanını en iyi bilen ve tedbir alandır. Düşmanları suçlamak zayıf imanın belirtisi.
Oku, Oku, Oku, düşün, alını kullan. Aklını kullanmayanları kullanırlar.... Şuurlu, uyanık, çalışkan, Rızkını yanlış yerlerden istemeyen günleriniz daim olsun. Hayırlı günler

Aşağıdaki bilgiler internetten alınan bilgilerdir.

Mehmet Rıfat Börekçi

• Önem : Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Diyanet İşleri Bakanı
• Doğum : 1860 - Ankara Vilayeti (Osmanlı İmparatorluğu)

• Ölüm : 5 Mart 1941 - Ankara (Türkiye Cumhuriyeti)
• Görev süresi : 1 Nisan 1924 - 5 Mart 1941
• Yerine gelen : Mehmed Şerafeddin Yaltkaya
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Diyanet İşleri Bakanı olan Rıfat Börekçi, Ankara’da dünyaya geldi. Asıl adı Mehmed Rıfat’tır. İlk eğitimini sıbyan mektebinde alan Börekçi, daha sonra ise Ankara Rüşdiyesi’ni tamamladı. Eğitimini tamamlamasının ardından İstanbul’a gitti ve Beyazıt dersiamlarından Atıf Bey’in derslerine katılarak icazet aldı. İlerleyen dönemlerde Ankara’ya dönen Börekçi, açılan bir imtihanı kazanarak Fazliye Medresesi’ne müderris oldu. Takvimler 22 Ekim 1898 gününü gösterdiği sıralar ise Ankara İstinaf Mahkemesi üyeliğine tayin edildi. Yaklaşık altı yıl sonra bu görevi sona eren Börekçi, kısa bir süre sonra tekrardan aynı göreve getirildi ve 18 Mart 1907 yılına karar bu vazifeyi sürdürdü. Aynı yıl içerisinde Ankara müftüsü oldu. Görevleri esnasında kendisine sırasıyla mûsıle-i sahn ve mûsıle-i Süleymâniyye Bursa müderrislikleri, İzmir pâye-i mücerredi ve mahreç pâyeleri verildi. Son olarak bir de nişân-ı Osmânî aldı.
Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu’daki Kuvayi Milliye’yi hareketini destekleyen ve Milli Mücadele’nin meşru olduğuna dair fetva vererek Ankara’nın meşruluğu noktasında önemli çalışmalarda bulunan Börekçi, Milli Mücadele’nin ilk yıllarında Ankara Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni kuran ve bu cemiyetin başkanı olarak aktif çalışmalarda bulundu. 23 Nisan 1920’de Menteşe’den (Muğla) mebus seçilerek ilk meclise katıldı. Bu arada Şeyhülislâm Dürrîzâde’nin İngilizler’in baskısıyla Milli Mücadele aleyhinde verdiği fetvayı reddeden bir fetva verdi. Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde neşredilerek yurdun her tarafına dağıtılan bu fetva halkın Milli Mücadele etrafında toplanmasında son derece etkili oldu. Bunun üzerine İstanbul hükümeti tarafından 25 Nisan 1920’de müftülük görevinden azledildi. Ayrıca I. Örfî İdare Dîvân-ı Harbi tarafından Milli Mücadele’ye destek olduğu gerekçesiyle idamına ve mallarının müsadere edilmesine karar verildi. Ancak Ankara hükümeti Rıfat Efendi’yi derhal müftülük görevine iade etti. Altı ay Manisa mebusu olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde çalışan Rıfat Efendi müftülük görevini tercih ederek 27 Ekim 1920’de mebusluktan ayrıldı. Diyanet İşleri Bakanlığı’nın kurulması üzerine ise 31 Mart 1924 tarihinde ölümüne kadar sürdüreceği Diyanet İşleri Bakanlığı görevini sürdürdü.


SİYASET
Cumhuriyet dönemi ve din anlayışı’nı çarıklısı bilir de Kavuklu’su da eksik kalmasın!
24/11/2013

canmehmet
4 Comments
Önceki Yazı
Sonraki Yazı
Bu kadim milletin en güzel tanımlarından birisi de herhalde, “Sağır duymaz uydurur!” ifadesidir.
Okumayı sevmeyenler için meramımızı birkaç cümlede açıklıyoruz.

”..Îlk Diyanet İşleri Reisi olarak da gerçekte Mason (*) Biraderlerden olan Mehmet Rıfat Börekçi (**) atanmıştır.
Diyanet bugünkü Statüsüne 14 Haziran 1935’te çıkardan 2800 sayılı kanunla gelmiştir. Aradaki yıllarda temelde değil, bazı kazai konularda yeni yönetmelikler çıkarılarak işlevselliği güçlendirilmiştir.
Günümüzde yaklaşık yüz bin kişilik bir kadrosu vardır ve çok ilginçtir ki, Türkiye’de toplam nüfusun yaklaşık 120 de biri Diyanet’ten doğrudan veya dolaylı olarak nemalanmaktadır.
Diğer bir anlatımla, toplam nüfus içinde çalışan ve emekli olarak yaklaşık beş yüz bin vatandaş bu kurumdan doğrudan veya dolaylı olarak nemalanmaktadır. (1)
..
Dini ve ahlakı olanlar aç kalmaya mahkûmdurlar, dediler.
Kendisini hilafet ve saltanat makamına layık gören ve bu hususlarda teşebbüslerde de bulunan din ve namus lehinde türlü sözler söyleyen ve hatta hutbe okuyan, benim kapalı yerlerde baş açıklığımla latife eden, fes ve kalpak yerine kumaş başlık teklifimi hoş görmeyen M. Kemal Paşa, benim hayretle baktığımı görünce şu izahatı verdi:
Dini ve namusu olanlar kazanamazlar, fakir kalmaya mahkûmdurlar. Böyle kimselerle memleketi zenginleştirmek mümkün değildir. Onun için önce din ve namus telakkisini kaldırmalıyız. Partiyi, bunu kabul edenlerle kuvvetlendirmeli ve bunları çabuk zengin etmeliyiz. Bu suretle kalkınma kolay ve çabuk olur..” (2)

Özetlersek…
Diyanet İşleri Başkanı “Mason” olan teşkilatın İmamları da …..! olacaktır.
Resim; dunyagerceklerim.blogspot.com/2012/03/papyonlu-frakl-diyanet-isleri-baskan.html
Açıklamalar; (Fazlasını okuyanının araştırmasına bırakmak için alıntılar vikipedi’den yapılmıştır.)
(*)“Masonluk, kökleri her ne kadar 16. yüzyılın sonu ve 17. yüzyılın başlarına kadar dayanıyor olsa da, 24 Haziran 1717 tarihinde Londra’da bir araya gelen dört locanın girişimiyle Londra Büyük Locası’nın kurulması ile başlar. Masonlara göre masonluk akılcılık, bilimsellik ve insanlığın oluşumundan bu yana ortaya çıkarak, insanlığın gelişimine ve bilgi birikimlerine katkıda bulunmuş bir kültür ve fikir üst yapı kurumudur. Ezoterik ve sadece üyelerine açık olan örgüttür. Dünyanın birçok ülkelerinde 5 milyon üyesi ile değişik biçimlerde mevcuttur. Sadece İngiltere, İskoçya ve İrlanda’da 480.000; Amerika Birleşik Devletleri’nde ise 2 milyona yakın üyesi bulunmaktadır.” (Vikipedi)
(*) Mehmet Rifat Börekçi; Börekçizade Mehmet Rifat Efendi (d. 1860 – ö. 1941), (veya, Soyadı Kanunundan sonra, Mehmet Rifat Börekçi, Ankara’nın yerlisi ve müftüsü sıfatıyla, Kurtuluş Savaşı’na ve Mustafa Kemal Paşa’ya önemli destekte bulunmuş bir din adamıdır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Diyanet İşleri Başkanlığı’nı üstlenmiştir. Kısa bir dönem milletvekilliği de yapmıştır.
Milli Mücadele’de Şeyhülislam Dürrizade’nin fetvasına karşı Ankara Fetvası’nı ilan etti. Fetva 153 müftü tarafından imzalanarak dağıtıldı. Bunun üzerine 24 Nisan 1920 tarihinde padişah imzasıyla Ankara Müftülüğünden alındı ve Divan-ı Harb-ı Örfi tarafından Kuva-yı Milliye’cilere katılmaktan ölüme mahkûm edildi. 1860’ta Ankara’da Beynam köyün’de doğmuştur. Babası Börekçizadelerden Ali Kazım Efendi’dir. Mehmet Rifat Efendi, ilk ve orta öğrenimini Ankara’da tamamladıktan sonra yüksek öğrenim için İstanbul’a gitmiştir. Burada Beyazıt Medresesi müderrislerinden Atıf Efendi’nin derslerine devam edip dini yüksek ilimleri tahsil ederek icazetname (diploma) almaya hak kazanmıştır. Mustafa Sabri Efendi’nin Kuvay-i Milliyecilerin katline ilişkin fetvasına karşı fetva yazarak Milli Mücadeleyi desteklemiş ve Mustafa Sabri Efendi’nin fetvasını geçersiz kılmıştır…
Mehmet Rifat Efendi, 23 Nisan 1920’de toplanan TBMM 1. Dönem’e Menteşe (Muğla) mebusu olarak girdi. Ancak Müftülük görevini tercih ederek, daha sonra milletvekilliğinden istifa etti. Bu arada 23 Aralık 1922-30 Mart 1924 tarihleri arasında Şer’iye Vekaleti Heyet-i İftâ azalığında bulundu. 4 Nisan 1924’te de yeni kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ilk başkanı oldu. Soyadı Kanunuyla Börekçi soyadını alan Mehmet Rifat Efendi, vefatına kadar (5 Mart 1941) bu görevde kaldı…”

EYYUP AKMETİN / 27.09.2019

Bu yazı 105 kez okundu.


YORUM YAP



YORUMLAR

Siirdemeti.Net - 2005 Yılından Günümüze Karşılıksız Sevgi ©