Nur Arslan
KÜÇÜĞÜM
Hava soğudu,
Durma artık orda,
Yaslama cılız bedenini soğuk duvara,
Bak inceden bir yağmurda başladı sana inat,
Sokak lambasının vurduğu ışık,
O ışıkta beliren hüzünlü yüzün,
Ne çaresiz bakıyordur şimdi gözlerin,
Nafile ellerini nefesinle ısıtman,
Soğuk sana inat,
Yalnızlık sana inat,
Yaşamın kendisi sana inat..
Küçüğüm,
Git bu en az senin kadar yalnız sokaktan,
Faydalan bir çıkıntının kuytuluğundan,
Karanlık örtermiş tüm kötülükleri,
Böyle teselli etmişiz ya kendimizi,
Saçma aslında, koca bir yalan,
Kim bilir hangi iki insanın günahısın,
Böyle derler ya,
Sen nasıl bir günah olabilirsin,
Yaşam öncesi nereye geleceğinizi bilmezken,
Bu yaşamı hiç tanımazken,
Annenin karnında henüz bir ceninken,
Sen nasıl bir günah olabilirsin,
Git bir çıkıntının kuytuluğuna,
Doğru olmasa da, çaresizliğin ilacı yok!
İnan siz garipler için söylenmiş yalanlara,
Ayak seslerin mi bunlar senin?
Gidiyor musun?
Iraklaşıyor gölgen, sokak lambasından..
İnce uzun ve çıkmaz..
Başın omuzların arasında kaybolmuş,
Evet ayak seslerin bunlar senin!!
Bin parçaya bölünmüş sokak taşlarının üzerinden,
Milyon parçaya bölünmüş yüreğinle,
Yürüyorsun..
Ayakların yol üzerinde giderken çıplak,
Sen yaşam yolunda yalnız bitkin,
Küçüğüm kendine iyi bak
Bu şiir toplam 1.865 kez okundu.
15.03.2007