GÜRKAL GENÇAY
GÖKKUŞAĞI BURCUNDA ALUÇA RENGİ GÖZLERİN
(öyle derin ki gözlerin içmeye eğildim de/ bütün güneşleri pırıl pırıl orada gördüm/ orada bütün ümitsizlikleri bekleyen ölüm/ öyle derin ki her şeyi unuttum içlerinde.../ “Aragon”)
sarı duvağıyla örtüyor güz, anne yüzlü anılarımı.
ağır bir mercan kokusuyla uzak vira martılar
bozkıra düşmüş inci tanesi gibi
ölüme yakılan tütsüden çalarak gözlerimin rengini
kara toprağın süveydasını yakıyorlar...
buhursuyuyla yıkıyor narçiçeklerini
gölgesi zencefille ovulmuş kiğarı’lı bulutlar.
sen, zamanı avuçlayan ellerinle ardıçkuşlarına su veriyorsun
çiçek kokuyorsun soluk soluğa
bense kelebek kanadı bir şiire yazmak istiyorum seni/
meltemi özlem ümidimi, bir sigara müsaipliğiyle
telörgüde bırakırken yorgun şahanlar...
ben, kendime benzettiğim örenin gizemli karanlığında; // korkuyorum.
sen, annem kokuyorsun;
yıkma yüzünü ''göze''si naz''lı yar.../
zamanın kendini tükettiği lahzada,
yeni bir buluşmanın ilk adımıdır geciktiğim her sokak...
pençeye dönüşen parmaklarımla/
tutunurum, hırçın denizlerin hüzne doymuş dalgakıranına,
gölgesiyle sevişir o an; dostluğa açılmış kucakta ürkek ceylanlar...
fırtınada terini kurutan ağaçkakanların çileli kovuğunda
kendini yok eden gezgin,
ve bir kanlı hesaplaşmada kesilen kol gibi
yürürüm güneş yanığı vücudunun sırılsıklam yolculuğuna.
ki bu yolculuğun sabır kitabında
hancıya anlatmak düşer, susmaksa yolcuya...
sarı duvağıyla örtüyor güz, anne yüzlü anılarımı.
/ b e n _ s u s u y o r u m / s e n _ a n n e m _ k o k u y o r s u n! .. /
Bu şiir toplam 639 kez okundu.
14.09.2007