DUYURULAR

AHMET SAİT AKBEN İNSANA GÜLMEK YAKIŞIR Şiiri



Facebook'ta Paylaş! Twitter'da Paylaş! Sık Kullanılanlara Ekle!
Harf Boyutu Küçült Harf Boyutu Normal Harf Boyutu Büyüt
Puanınız kaydedildi.
Teşekkür ederiz.
0,0
0
Şiire puan verin!

AHMET SAİT AKBEN

İNSANA GÜLMEK YAKIŞIR

AHMET SAİT AKBEN


GİRİŞ...

Sen efkarı kalbinden uzak tut ki tebessümlerin kalplere huzur versin.
Sen gül, sadece budur hayat gayem…

Sen gülünce gül yüzüne renk geliyor.
Sen gülersen sana bakan yüzlerde neşe görülüyor…

İllaki güleceksin kaçışın yok bundan, garantisini sundum hayatın içinden.

Sen gözümde gülen bir çocuk saflığı, düşlerimin kır çiçeği, masum bir kelebeğin
eşsiz uçuşu, bir gülün yağmuruna boyun eğişi, direnişindeki saflık mertebesi, kal
bime sükunet indiren anlık bakışın, senden kaçamayışım, sende teslim olmuşluğum
ne de sana bakmaktaki doyumsuz hazlarım…

Sen şimdi gülüyorsun ya, biliyorum yazğım kalbine tesir etti. Belki nefret gülücük
leri bil ki sevgi kazanır. Bir nebze seveceksin, belki sevdiğini daha çok seveceksin
her zamankinden bir kat daha fazla.

Sevda geliyor yol açın, imtihansa sevgiden olan sınavı verilmiştir. Herkes geçti
sevda yolundan.

Romantiklikse işimiz aşk, sevda, sevgi yolunda; bensiz sevdalardan banane
en romantiğinizle muhatap olamam. Beni bulmuyorsa boy boy sunulan aşklar,
muaf tut beni bunların hepsinden. Belki aşk hali yoruyor bizi, birazda karşılıksızsa
aşklar, insana duyulan sevgimizden ibarettir ve birilerine ibretlik olur hayatımız…



Aşkı yaşadık gördük, içindeyiz yanıyoruz halen
Yanmaya bahane seni aşkın itti alevler arasına
Sen yanarsın onun için, yanmayana ne denir.
En güzeli yanmaktır aşk var üzüntü yok denilir
Ne denilir ki, dilim tükendi, sevme derken en çok seven ben.

Sen seviyorsun yok bir sorun
Yanışı yaşarsın birazda ölümü tadarsın…


Efkarı uzak tut kalbinden ve bunun altını çiz gerekirse, odanın duvarına büyük
harflerle yaz hiç çıkmasın aklından… İnsana gülmek yakışıyor. Hem insan kendini
daha genç ve dinç hissediyor. Gülmenin en çok yakıştığı çağın en çok ihtiyaç duy
duğumuz anında güldürdüysem seni, beni böyle hatırla, kendini bununla hatırla…

Gülen şen sevdalı kalplere selamım olsun…



Gülmen gereken şeyler var hayatta, sen şimdi güldün dediğimde bıyık altından
şöyle bir hafif bir omuz titretmesiyle birazda alaylı bir tavırla ‘’ buna da gülünür
müymüş dersen, işte şimdi gülmen gerekiyor ki, güldün demişimdir. Yoksa alay
et diye yazmamışımdır. Sen halen dalganı geçiyorsan şunu söyleyeyim, belki
zamanı değil yada tam izah edememişimdir. Yarım saat sonra tekrar buluşalım
istersen, zihnini tamamen yazılarıma vermen için mola katalım…

Kendinden eminsen gerçekten gülemiyorsan yazılarıma, şunu söylememe izin ver
sen dalga geçiyorsun arkadaş, bunu neden yapıyorsun. Hepimiz biliyoruz, fakat
seni rencide edip arkadaşlarının önünde rezil etmek istemiyorum. İmkansızı
istemiyorum valla bak, diyorum ki tebessümünü yanına al ve biraz gezip geleceğiz.


İstediğin yere gitmekte özgürsün, macera sensin, macera seninle…

Öğrenmen gerekenler yok unut gitsin istersen, bize ne canım… Sadece gülmen
gerekenler var. Emin ol her on kişiden dokuzu güldü bunlara, o birini ayarsız güldü
ğü için kaybettik ne yazık ki, en son geçen hafta görmüşler tebessümden mi kaçı
yormuş neyse; Sen neden gülemeyesin, herkesten daha güzel gülersin. Tabi en güzel
sen gülersin. Bak sakın tebessüm edipte ben gülmedim gülemedim deme. Kahkaha
ların komşuları kıskandıracak. Sen güldün işte, su katılmamış en güzel gül, bahçen
de gördüğün gül kadar gerçek. Sen güldüysen yanındaki arkadaşa ver oda gülecek.
SIRADAKİ…



Ben insanların gülmesini seviyorum. Her insanın kendi aleminde güldüğü şeyler
oluyor. Gerçi bir hayvanın güldüğüne şahit olmadım. Bu bile tebessüm katar lafa
bak… Karşısında çekirdek yiyen insana sinirlenen bir maymuna rastlarsın fakat
ayağı takılıp düşen adama gülen bir maymuna rastlanmamıştır. Birde gülmeyi
öğretse ya insan hayvanlara, emin ol bizden daha çok eğlenirlerdi şüphesiz. Sürekli
birbirine çekirdek atıp buna gülebilirlerdi.

Hayvanat bahçesine gidip maymunların kahkahalarını izlemeye gitmez miydik, biz
de onlarda gülerdik gariptir fakat eğlenirdik işte. Kar yağdığında düşünsene
hayvanat bahçesindesin, sana kar topu atan bir gorilin çekinmeden gülüşüne şahit
oluyorsun. Ona kızar mıydın yada atma diye uyarır mıydın.

Maymun muhabbetinden hoşlanmadıysan bir başka hayvana geçiyorum.

Her gün muhakkak gördüğün, göremediğinde uykunu kaçıran o hayvana, adını
duyduğunda şaşırmayacağın o sevimliler tabî ki kediler… Biride çıkıp desin ki arka
daş bu hayvan niye hep bir poz verme gayreti içinde, sürekli FBI tarafından gözetim
altında gibi uzaklara dalıp dalıp gidiyor. Sürekli tetikte, arkasında gözü var sanki
tıkırtıda siper alan, daima kaçan, yeri geldiğinde ise dünya umurunda değil, hişt,
pişt, nafile hayvancık gitmiş, gözünü senden almaz olduğu yerde hareketlerini
sessizce izler. Kedicikle göz göze gel, sonra hayvan üzerindeki izlenimin ne olacak
komediye bak ya; Sanki dünden söz vermişsinde sana et vereceğim diye, öyle bir
bakıyor ki benden daha sert! ‘’ ne oldu dün ne konuştuk senle et met gelmedi, dalga
mı geçtin benle’’ der bakışı atıyor.




Bir gün ne yaptım bak, kedicik pencerede beni onu izlediğimi görünce uzunca
miyavladı. Herhalde aç dedim bir parça et verdim. Güzelce yedi, yemeğini bitirince
ne oldu doydun mu topağım dedim. Hayvancağız öyle bir miyav dedi ki; daha verir
sen yeriz imasında bulundu bende kıramadım ne yapim…

Hayvanlar konuşamadığı gibi gülemezlerde, çünkü yaptıkları ve yapacakları proğ
ramları dahilinde, bir hayvanda olmayan özellik için onu kusurlu görmek haksızlık
olur. Eğer sen hayvanın aklı yok normal bir şey dersen anlarım fakat insanoğlu
kendine bahşedilen aklı sevdiği hayvanda arayacaksa bu hayvanlar aleminde ada
letsizlik olur. Ve bunda haksızlık olduğunu düşüneceklerdi. Örnekle tezimi ispatla
mam gerekir.

Bir tavşan balığa özenecekti. Diyecekti, ben sıkıldım karada, yüzmek benimde
hakkım. Balıkta diyecekti, tutan mı var ağa… atla diyecekti, tavşan suya girip
debelenecek, batacak, zor zekat kendini karaya atıp söylenecekti akılsız başına,
akıl yetmez çünkü hayvana düşünmekte gerekecekti. Ben düşünen insan heykeline
tahammülü olmayanım. Birde düşüncesiz hayvanı düşünmeyle ömrü tüketemezdim.

İnsanı yönetmeyi beceremiyoruz, hayvanı yönettiğini düşünsene…

Sen hem dost dediğin, hem bekçilik ettiğini düşündüğün sadık köpeğin yeri gelir
seninle tartışır. Artık onun aklı var baksana, geleceğini de düşünüyor. Çıkar karşına
der ki: bizim zam olayı ne oldu hacım. Enikler kulübede aç, mesai saatini de bir
ayarla gözüm. Mama da almaz oldun ne oluyoruz hacım. Bak anlaşalım yoksa
başka evden teklif aldım her an terk edebilirim seni ona göre diye… utanmadan

Düşün bir kere; insanda olması gereken tüm özelliklerin hemen hepsi bir köpeğinde
var ve senin salonunda seninle oturuyor konuşuyor. Yiyor içiyor, tv bile izliyor
en acıklı sahnede ağlıyor ‘’ ne oldu karabaş ağlıyor musun sen’’ dediğinde ‘’ yok
birader gözüme toz kaçtı ‘’ diyen bir hayvan


Bir balık var suyun içinde, yavrularına yağmur yağdığında şemsiyeni alda çık
Diyememiş olan, yürek burkucu değil mi? Ne oldu anne der yavru balık annesine,
annesi duygulanır. Suyla oynama üşüteceksin yavrum diyememişliğin üzüntüsü bir
balığa nasıl anlatılır. Hele o bir anneyse yavrusuna sevgisini hangi sözle ifade
edebilir. Balık artık unutmaz, aklı varsa iletişimde kurar düşünürde.



Kusura bakmazsan hep senden bunu istiyorum ama bir düşün bak neler olur
hayvan konuşsa düşünebilse, akılda verilmişse mantıkta kurar, fikirde sunar.

Senin beslediğin köpek koşarak kahveye gelir.
Der ki; yengem seni çağırıyor. Çanak bozulmuş gelsin de baksın diyor.

Adamda der ki; karabaşım niye buraya kadar zahmet ettin telefon diye bir şey
var. Yazık yahu bak terlemişsin otur hele bir soluklan çay içer miydin? Karabaş
eski karabaş değil ya cevabı yapıştırır. Patimlemi çevireydim numarayı, henüz
oraya gelemedik beyzadem, hem bana da spor oldu. Kalk yengemi bekletmede
bizim yeğenin dizisi lessie başlar şimdi kaçırmayalım bari acele et. Diyecekti.

Hem konuşuyor, arada düşünüyor, bir fikri bile var. Sence enterasan olur,
Bence sıkıcı olurdu.

Evin içinde depresyona girmiş kediyi görmekten gına gelirdi. Sanki tek derdimiz
fareymiş gibi; kaç gündür fare gelmiyor anlamadım arkadaş, tek eğlencemizden
de ettiniz, üç beş fare olaydı da dalgamıza bakardık diye bütün gün söylenirdi.


ÇİZGİ ALEMLERİM

Kaç yaşına gelirsen gel izlediğin çizgi filmleri unutamazsın. Benim çocukluğu
ma dair çizgi filmlerin başında tsubasa var. Sinema filmi olsa bu kadar ilgiyle
izlemezdim. Ağızım açık izlerdim, bir sahnesini sizinle paylaşmak isterim. Ço
cuk son gücüyle topa öyle vururdu ki top ağır çekimde süzüle süzüle giderdi top
kaleyi bulsa da refaha ersek diye beklerdim. Sahaları da enteresandı, yarım saat
koşarlardı bir bakardık daha orta sahayı geçememiş, tsubasa en iyisiydi bir türlü
as takımda göremedim.

Birde garfıld vardı. Biz çocuktuk ve bize kötü örnek olmuş şimdi anlıyorum.
Komikti hiç şüphesiz, kedi deseler o nasıl bir şeydi öyle derdim o dönemde
Ben ilk kedi olarak garfıld’i tanıdığımdan bütün kediler gözümde tembeldir.
Maceradan maceraya koşan bir o kadar tembel, yemek tek hobisi, göbek yapmış
hayvan…

Hiçbir zaman bu Japonları çözemeyeceğiz ama yaptıkları ortada, seversin sev
mezsin başarılılar bence. Power Rangers diye bir çizgi dizi yayınlanırdı ben okul
dan dönerken, jeneriğine hayrandım… doktor power rangers diyordu. Adamlar
sanırsın ameliyattan çıkıyor alakası yok, ekibi toplar çıkarlardı dışarı, kötüleri
alt edeceğim diye ağız burun girerlerdi. Yüzlerini gizlerlerdi, bir kostümleri
vardı. Teletabislerin şubesi gibiydiler. O da apayrı bir muamma dilerseniz
birazda onlardan bahsedeyim.
Bir tepe düşün ne umut edilir. Güzel piknik yapılır ne çoşulur dimi…
Bizim olayımız bu iken. Hangi soydan geldiği bilinmeyen dört sevimli yaratık
diyebiliyorum. Artık çocukluğumdan bahsederken hatırlamak istemediğim çiz
gi dizilerin unutulmazlarından, Tinki minki, dipsi, lala, ve po. Ben po ya
bayılırdım. Onun oyuncağını bile aldırmıştım anneme… Uzaydan gelmiş
ler sanırdım. Sanal olduklarını öğrenince ne zaman pikniğe çıksak kardeşime
bak po’nun evi şurasıymış diye kandırırdım.

Ben en çok Sevimli Kahramanları izlerdim.
Bugs Bunny benim adamdı, kurnazlıkta olsa bir şeyler öğreniyorduk, bir lafı
vardı ‘ naber canım’ derdi ben orasına biterdim ne gülerdim ya, kopardım kopar.

Avcıların korkulu rüyasıydı. Kendini tehlikede bulur ve kurnazlığı sayesinde
kurtulurdu. Günden güne onu daha çok sevmeye başlamıştım varlığından o kadar
emimdim ki, gerçek zannederdim. Sanki bize misafirliğe gelecekmiş gibi
anneme üç günde bir havuç aldırıyordum. Onu izlerken havuç yemenin keyfide
bir başkaydı. Çocuk kalbi işte… tek isteği ilgisini çeken bir şeyleri izlemek, iz
lediğine özenmek, onun gibi davranmak…Şiddet içeren çizgi dizilerde vardı on
ları izlemezdim. Çocukken tazmanya canavarı bile sevimliydi gözümüzde…



Hep çocuk kal çocuksu düşler sokağında


AHMET SAİT AKBEN

Bu şiir toplam 503 kez okundu.
20.11.2013 16:01:24

Bu şiire henüz yorum yapılmamış.

Siirdemeti.Net - 2005 Yılından Günümüze Karşılıksız Sevgi ©