DUYURULAR

SERBEST KÜRSÜ

Günler kitap aralarında akıp giderken



Hayat bana soluk aldırmamaya başladığından beri, günlerimi kitap aralarında, düşünerek geçiriyorum. Buna sebep olan geçenlerde dostum dediğim bir kişinin yanına uğrayıp, istediğim cevapları alamamadan kaynaklanıyor.
Akşamüzeri havanın karardığı bir vakit işten çıktım. Düşünceliydim, dertliydim, çıkmazdaydım. Kendimle alakalı bir sorunum yoktu. Genelde insanların hep kendileriyle alakalı problemleri olur. Bu da insanı insandan uzaklaştırır. Benlik ve öznelliğe doğru iter. Yalnızlaşma duygusu daha tatlı daha heyecanlı gelmeye başlar. Oysa insan toplum içerisinde bir birey olarak varlığını kültürüyle ortaya koymalıdır. Fakat ne yazık ki toplum olarak da kültürden de bir haberiz…
Cadde ortasında yürüdüğümü fark ediyorum. Daha sonra kaldırıma çıkıyorum. İnsan yüzleri görüyorum, farklılaşan insan yüzleri… Doğruca dostum dediğim kişinin evine gidiyorum. Dostum dediğim ise liseden beri konuşup görüştüğüm, ara da fikirlerine başvurduğum bir kişi.
Kapıya tıklattım. Ses yok… Birkaç defa daha vurunca kapı açıldı. Yüz yüze geldik. Beni içeriye buyur etti. Kapıdan uzunca bir koridoru geçip, oturma odasına vardım. Tekli bir koltuğa oturup tekrar düşünmeye daldım. Yüzümün ifadesi düşünceli, dertli gibi göründüğünden;‘’ Neyin var’ dedi. Sustum cevap vermedim. ‘’ Bir şey mi oldu neden üzgün görünüyorsun’’ dedi. Soru sormayı o kadar çok ilerletmişti ki; düşündüğüm şeyleri bile ara da kaçırıyordum. Neyse ki bir soru daha sormadan suskunluğumu bozdum. ‘’İnsanlar neden böyle’’? Diyerek, içimi dökmeye başladım. ‘’Ne varmış insanlar da’’? Dedi. Ne yok ki; insanlar da hiç bir şey yok. Akıl yok, mantık yok, fikir yok, samimiyetlik yok, kardeşlik yok, yok, yok…

İlişkiler menfaat üzerine kurulmuş ve çevremdeki birçok insan da bundan nemalanıyor. Kaygılar değişmiş durumda. İnsan’a, kitaba, yaşama artık değer verilmiyor. Ara da yanıma geliyor ve görüyorsun. Eskiden veliler ellerinde kitap listeleriyle gelirlerken, şimdiler de, uğramaz oldular. Hadi onu geçtim, daha dün yaşadığım bir olay, bir veli elindeki kâğıtta falanca bir yazarın ismi. İlk sorduğu şey fiyatı ne kadar! Hadi normal diyorsun ya sonra, sonra fiyatı öğrenince, ben bu kitap alırsam yarın gün var, güne gelenlere kitap mı yedireceğim?. Yanındaki ufak kız ağlamaya başladı. Anne alalım okuyacağım. Hayır, fiyatı yüksek, diyor. Aslında mesele fiyatta değil, zihniyette. Zihinler fakirleşince mideler zenginleşiyor ne yazık ki…
Öyle nefretle baktım ki kadına ve sonra nefretimin sadece kadına değil, o zihniyette olan güruha olduğunu fark ettim. Üzüldüm, o kadına değil, yanın da okuyacağım anne o kitabı al diyen masum kıza. İşte bu gibi zihniyette olan kadınlar veya bireyler yüzünden ne okuyabiliyoruz, ne anlatabiliyoruz nede yaşadığımızı hissedebiliyoruz. Olayları olduğu gibi anlattım. Sonra sustum. Bana sorular yönelten dostum dediğim kişi de susmuş bir vaziyette yüzüme bakıyordu. Söylediği cümleler beklediğim cevaplar değildi. Üzüntüme ortak olmasını beklerdim. Verdiği cevap hala kulağımda çınlıyor: ‘’ İnsanlar böyleyse onları değiştiremesin, bırak kendi hallerine nasıl yaşamak istiyorsa öyle yaşasınlar ‘’ dedi. ‘’İyi de; ya o masum çocuk gibi olanlar ne olacak’’?. Dedim. Anne ve babalar okumaya veya okutmaya karşı değiliz deseler bile çocuklarına bir kitap almak neden bu kadar düşündürüyor onları anlamıyorum. Daha sonra dost dediğim, bu güne kadar fikirlerine başvurduğum insan bu akşam nasıl da bu kadar değişmiş gibi konuşuyordu benimle aklım almadı. Ve sonra ekledi: ‘’ Boş ver dünyayı sen mi kurtaracaksın bırak onlar düşünsün sen niye düşüyorsun.’’? Dedi. O bunları söylerken onu öylece bıraktım kapıya yöneldim. Allah’a ısmarladık derdim her çıkışımda, bu sefer kapıyı çarpıp çıktım.

Gecenin karanlığında düşüncelerimle birlikte yürümeye başladım. Eve mi gidiyordum, yoksa sahil boyu yürümeye mi? Bu akşam birini defterden sildim, dostum dediğim insanı. Düşüncelerime ortak olmasını beklerken bana adeta karşı cephe almış gibiydi. Çok aldırmadan eve gittim. Kendimi odama kitaplarımın içine attım. Dost arıyorsam eğer kendime, onlardan daha iyi dost bulamayacağımı, ne anlatacaksam bana karşılıksız istediğim cevapları vereceklerini düşünmeye başladım.

Haftalar haftaları, aylar ayları kovalamaya başladı. Bense kitap aralarında hayatı aralamaya o masum kızlara kitaplar hediye etmeye başladım. Bir yerden başlamalıydım ve başladığım nokta da burası; zihniyet inşasını, mide inşasından kurtarmak…

/Yusuf er/

yusuf er / 25.06.2013

Bu yazı 363 kez okundu.


YORUM YAP



YORUMLAR

Siirdemeti.Net - 2005 Yılından Günümüze Karşılıksız Sevgi ©