DUYURULAR

SERBEST KÜRSÜ

Şairül İslam Yunus Kokan - Vecizeler 12

559) Kadîr-i Ezeli, Hakîm-i Ebedi tarafından gök ile yer arasında boşlukta durdurulan bulutun ne aklı var ne ilmi, ne şefkati var ne iradesi, ne hikmeti var ne de kudreti. O hâlde bize yağmuru getiren bu şuursuz bulutlar değil; bizi yaratan ve yaşatan, her türlü ihtiyacımızı görüp gözeten Âlemlerin Rabbi Allah’tır ki o bulutlar Onun mülkünde ancak bir perdedir, onları su ile dolduran muhtaçlara koşturan Kadîr-i Rahim’dir.

560) Katarat-ı yağmur (bilhassa da dolular) öyle mizanlı, öyle intizamlı ve hikmetli bir şekilde halk ediliyor ve indiriliyor ki fırtınalar ve dehşetli rüzgârlara rağmen o mizan ve nizam bozulmuyor, bu katreler birleşerek muzır maddeler hâline gelmiyor. Hikmet ve rahmetle halk edilen yağmur, mizan ve intizamla yeryüzüne gönderiliyor; gayet hikmetli işlerde şuurkârane istihdam ediliyor. O hâlde bu işleri yapan akılsız, ilimsiz, şuursuz, iradesiz yağmur taneleri değil; Vâhid-i Ehad, Rahmân-ı Kadîr, Rahîm-i Hakîm-i Hâkim’dir.

561) Gök gürültüsü ve gürlemesi de Âlemlerin Rabbi Allah’ın azâmet ve kibriyasını haykırır ve ilân eder, Onu hamd ile tesbih eder.

562) Nasıl olur da sizi yaratıp yeri size bir döşek, semayı bir bina, bir tavan yapıp, o nihayetsiz rızıklarla sizi besleyen Rabbinize ortak koşarsınız? Hiç düşünmüyor musunuz? Allah’tan başka taptığınız hiçbir şey ne bir zerreyi yaratabilir ne de sizi rızıklandırabilir.

563) Sizi yaratmada, yaşatmada, rızıklandırmada ve hiçbir yerde, hiçbir şeyde, hiçbir şekilde; hiçbir şeriki, hiçbir ortağı ve hiçbir dengi olmayan Allah’ın elbette ibadette de hiçbir ortağı yoktur.

564) Tüm insanlar da aslında acz, zaaf ve fakr ile yer yüzünde bir bebek gibidir. Yeryüzü Allah’ın kusursuz esma ve sıfatları ile onları bağrında barındırır ve sütü ile besler.

565) Arzı halk eden Hâlık-ı Hakîm, yeryüzünde insanlar sarsılmasın diye ağır baskılar yaptı. Yani Mevlevî gibi döndürülen dünyamız bu hareketiyle insanları çalkalayıp sıkıntıya sokmasın diye o yeryüzünde suya mukabil dağlar da halk edildi.

566) Hâlık-ı Hakîm; tarımsal ürün çeşitliliği, akarsular için su deposu, muhtelif hayvanlar için yaşam alanı, yer altı kaynaklarının depo alanı olması ve hakeza birçok hikmetle halk ettiği dağları aynı zamanda, küre-i arzın hareketi hengâmında dengenin sağlanması ve yeryüzünün sarsılmaması için de kazıklar kılmıştır.

567) Allah’ın yarattığı her şey aslında bir mûcizedir, yeter ki biz bakmasını bilelim.

568) Ey insan! Gel şimdi bak şu toprağa ki aynı topraktan limon, portakal, greyfurt, üzüm, zeytin, nar, muz, incir, erik, badem, kayısı ve hakeza türlü türlü meyveler, bitkiler çıkarılıyor. Aynı su ile sulandıkları hâlde bunların kokuları, renkleri, şekilleri, tatları birbirinden farklıdır. Bazıları tatlı, bazıları ekşidir. Bütün bu farklılıkları yapan; aklı, ilmi, iradesi, kudreti, şefkati olmayan, seni tanımayan ve bilmeyen şu şuursuz toprak mı? Yoksa seni hiçten, yoktan halk eden, sana bir dil ve iki dudak veren, şefkatiyle midenin ve bedeninin her türlü ihtiyaçlarına cevap veren, yeryüzünü sana sofra gibi seren Hâlık-ı Vâhid-i Ehad, Rezzak-ı Kadîr-i Zülcelâl mi? Elbette Allah diyeceksin! O hâlde hiçbir şeyi Ona ortak koşma! Ve hiçbir şeyi Onun kudretinden uzak görme!

569) Ey insan! Senin Rabbin Odur ki sendeki nihayetsiz acz, fakr ve zaafa binaen inek, deve, keçi ve koyun gibi hayvanları nihayetsiz kudreti, ğınası ve kuvvetiyle senin için âdeta bir süt fabrikası hükmüne getirmiş, seni bir bebek misillü şu arz beşiğinde rahmetiyle rızıklandırır ve şefkatiyle besler. İşte bu tasarrufuyla sana varlığını ve birliğini; esma ve sıfatının nihayetsiz güzelliklerini ve her türlü noksanlıktan münezzehiyetini ilân eder. Sen dahi Onu eserleriyle ve bu muhteşem tasarrufları ile bil ve tanı!

570) Aklı ve ilmi olmayan bir arının elindeki malzemeyi israf etmeden âdeta profesyonel bir matematikçi gibi en hikmetli şekil olan düzgün altıgen şeklinde petek yapması, mükemmel bir iş bölümü ile çalışması; her bir ağaca, her bir bitkiye giderek bal özü toplaması, (güya insanları düşünüp, onlara acıyıp şefkat ederek!) şifalı ve mugaddi balı yapması, üstelik karnındaki bal ile vücudundaki zehiri birbirine karıştırmaması açık bir şekilde gösterir ve ilân eder ki bütün bu işleri yapan Hâlık-ı Hakîm, Kadîr-i Mutlak, Şâfi-i Rezzak-ı Rahim Âlemlerin Rabbi Allah’tır.

571) Allahı unutup, Ondan gaflet ederek ve Onu bir tarafa bırakarak yalvardığınız o uydurma ilahlarınız, kendilerinden medet beklediğiniz o sözde ilahlarınız var ya, onların hepsi toplansalar, bir araya gelseler bir sinek dahi yaratamazlar.

572) Bir sineği yaratamamanın verdiği eziklik, bir fili yahut deveyi halk edememenin verdiği eziklikten daha azimdir. Çünkü insan sineği fil ve deveye göre daha âciz ve zayıf görmektedir.



Şair'ül İslam Yunus Kokan / 14.10.2019

Bu yazı 45 kez okundu.


YORUM YAP



YORUMLAR

Siirdemeti.Net - 2005 Yılından Günümüze Karşılıksız Sevgi ©