hüseyin özdemir (amasya-tokat-sivas)
Koca Reise Muhsin Yazıcığluna
Kore savaşının yeni bittiği yıllardı
Şehitlerimizin mektupla geliyordu kara haberleri
Ta gün doğumundan –gün batımına
Elmalı köyünde ezan okunuyordu
“Tanrı uludur” yerine “Allah’u ekber” diye
Ağlıyordum,ağlıyordum,ağlıyordum
Ne zaman ki ,sağ kulağıma ezan
Sol kulağıma kamet okundu
Ben sustum anne…
Bu ezan ve kamet’in namazı,
Ne zaman kılınır anne
Rahmetli Menderes dar ağacındaydı
Son arzusu soruluyordu,
Biraz sonra yağlı urgan boynuna geçirildi
Hakka yürüdü…
Bu vatanı bizlere emanet ederek
Ben sustum anne…
Yirmi yaşımdaydım artık
Yetmiş dört yılının yirmi temmuzuydu
Kıbrıs semalarında uçaklarımız
Akdeniz’de gemilerimiz
Al bayrağa sarılı şehitlerimiz
Ben sustum anne
Gözleri görmese de
Gönül gözüyle görüyordu
Sazına vasiyet ediyordu Veysel
“Ben gidersem sazım sen kal dünyada” diye
Ben kime vasiyet edeyim
Ben sustum anne
Seksenli yıllardı artık…
Zindanlardaydım
Üstadın dediği gibi:
“Zindan iki hece ,Muhsin’im lafta
Baba katiliyle,baban bir safta”
Sorgusuz- sualsiz
Tam yedi sene ,dile kolay
Üşüyorum anne…
Senin sıcaklığını arıyorum
Üşüdüm anne ...
Yusuf gibi ağlıyordum
Ağlamam kesildi
Ben sustum anne…
Üç defa vekalet verdi
Bu memleket bana
Sivas’ı Şarkışla’sı ve Elmalı
Yetimin hakkını yedirme diye…
Yedirmedim anne…
Yemedim anne…
Senin bana öğrettiğin gibi
Hep doğruyu söyledim anne…
Hep haktan yana oldum
Nokta kadar menfaat için
Virgül gibi kıvrılmadım
Ben sustum anne
Karış karış dolaştım bu memleketi
Hakikati haykırdım anne…
Bıkmadan usanmadan…
Yağmur çamur demeden
Hep söyledim anne
Beton çok soğuk,üşüyorum anne.
Zulüm Azrail bile olsa,hep hakikatı tutacağım,
Mukaddes davalarda ,ölüm bile güzeldir anne…
Gençliğimizin bir elinde kur’an,
Bir elinde bilgisayar olsun anne…
Ölüm inançsız insanlar için korkunç bir son,
Fakat inananlar için,ne kadar zevkli bir başlangıçtır anne…
Bir saniyesine bile hakim olamadığımız bir dünya için,
Bu kadar fırıldak olmanın anlamı yok anne…
Haksız bir dava uğruna sultanlık yapacağıma ,
Haklı davada tek başıma yürüyeceğimi söylüyorum anne
Daha ne söyleyeyim anne…
Doğru söyleyeni dokuz köyden kovdular
Onuncu köye gittim anne
Ben sustum anne…
Sütçü imam’ın diyarından
Bozoklar diyarına gidiyorum anne
Bu kış mevsiminde
Kelebekler gibi dönüyor pervaneler
Göksun dan-yerköy’e uçuyoruz anne
Sisli,karlı buz gibi havada ilerliyoruz
Üşüyorum anne
Önümüzü göremiyoruz
Düşüyorum anne…
Keş dağını aşamıyoruz anne
Kuru dereye,kanlı çukura
Kanlarımız akıyor anne…
Elli altı yıllık hayat yolculuğumuz
Buz gibi bir mart ayında noktalanıyor anne
Toprak değil karlar üstündeyiz
Üşüyorum anne
Buz gibi kar üstünde
Donuyorum anne…
Hüseyin Kerbela’da susuzluktan yanmıştı
Biz soğuktan yanıyoruz anne
İbrahim Halilullah’ın İsmail’i gibi…
Kurbanız anne…
Tarih yirmi beş mart iki bin dokuz
Güneş doğmuyor artık
Şafak atmıyor artık
Acil servisler sustu,
Radarlar sustu
Altı can,bizde sustuk anne
Nice kazalar geçirdik
Kaderde yazılı olan
Bu son kazamız anne…
Bu şiir toplam 488 kez okundu.
9.02.2014 12:16:50