SERBEST KÜRSÜ
Sadakat... Yıl 1969,Beyaz tüylü iri yapılı olan pamuk komşu ve akrabaalardan evimize girenlere seslenmezdi,fakaaat elinde evimizden bir eşya olurda yanında evimizden kimse olmazsa kesinlikle dışarı çıkarmazdı.Kendi soydaşlaından hiç birine boğulmaz(yenilmez)verdiğim ekmeği elimden nezaketle alır kuyruğuyle sevincini belirtirdi... Eve geldiğmde akrabanın biri pulluğun ağızlığını sökmüş beline sokmuş ama ucu gözüküyordu,Akkuşta önüne durmuş hırlıyor dışarı salmıyordu adamı.Bende öfkeyle elime aldığım tokaç(Kadınların çamaşır yıkarken kullandığı büyük ağaç parçası)la akkuşa vurdum,zavallının ön sol ayağı kırıldı,can acısıyle bağırarak samanlığın önüne çömeldi.İsteseydi beni parçalardı can acısıyle ama yapmadı şaşkın bakışıyle bana bakıyor ve haykırıyordu,tam üç gün ne ekmek nede su içti.En çok sevdiği sucuğu burnuna tuttum gözlerinden inen yaşlar kıllarını ıslatıyordu,üçüncü günü düştü,ölmüştü,insanlığımdan utandım haalâ içimde sızlar,adama kızıp akkuşa vurmam hayatımın ilk ve son hatası oldu ama olan akkuşa oldu.Akrabaaya yaptığın yanlış diyememenin acısını 41 yıldır çekerim... Mustafa YAZKA / 21.06.2011
Bu yazı 727 kez okundu.
YORUMLAR |